BENLİAHMET KÖYÜ SİTESİ
  HAYATIN İÇİNDEN
 

   

================= BENLİAHMET KÖYÜNÜN TARHCESİ================

           Benliahmet köyünün asıl adının, ahmetli köyü olduğunu, yüz yaşından fazla yaşamış dedelermiz ile sohbet eden, ermeni asıllı ayrum kızı lakaplı,ermeni bir ninenin sohbetinde geçmiştir. Benliahmet köyü, ruslara ait bir köymüş. Köyde, asil ailelere ait tarihi taş binalar ve iki katlı konaklar ile su değirmanı bulunmaktaymış. Tarihi gösterişli taş yapılı konak ,Yaşar kızıltaşa ait evin hemen karşısındakı arsadaymış. Diyer tarihi bina ise, dere mahallesinde  polat şengüle miras kalan, kara halıde ait binaymış. Diyer  binalar ise  Efendi amcaya ait bina ve  Osman aydın amcaya ait binalardır. Ermeni işgaline uğrayan bu köyde, ermeniler  birçok Müslümanı katletmişlerdir.. Katliamın yapıldığı yer,  Ahmet muhtar paşanın savaş komuta binası olarak kullandığı, şimdi ise okul olarak falıyet gösteren, taş yapılı tarihi okul binanın, arkasındaki tepenin sırtlarıdır.. Okulun arkasındaki tepenin sırtı toplu mezar halindedir. Ahmet muhtar paşanın, ermenilere karşı kullandığı bu savaş komuta binası, taştan yapılmış çok sağlam tarihi bir binadır. Okulun duvarlarında halen top mermisi izleri bulunmaktadır. Binanın içinde askerin  yemek ve ekmek ihtiyacını karşılamak için şömine fırın bulunmaktaydı.Tamirat sonrası fırın sökülerek sınıflar genişletildi. Ruslara karşı 25 Ağustos'ta Gedikler Muharebesi, 24 Ekim'de ise Yahniler Muharebesini kazanan ahmet muhtar paşa, Aziziye Tabyası'nda Rusları defalarca geri püskürtmeyi başarmış, Ermeniler köyü terk etmek zorunda kalmıştır. Ahmet muhtar paşa, ''Bu köyün adı ahmetlı köyüdür'' Benimde adımda ahmettir. Yüzümdeki ben ile ismimi birleştirip, köyün ismini değiştiriyorum.. Bu köyün ismi, bundan sonra, Benliahmetköyü olarak anılacaktır, diyerek kısa bır konuşma sonrası, Karsdakı Tugay Komutanlığına dönmüştür. Daha sonra Mareşal rütbesine kadar yükselerek, gazi ünvanını almıştır. Kars valiliği ve kars  Tugay komutanlığı1877-1878 Osmanlı Rus savaşı sırasında, Ahmet Muhtar Paşa, Benliahmet ilkokulunu karargah olarak kullanmış, daha sonra istanbula çağrılmış kendisine sadrazamlık verildikten sonra vefat etmiştir. Mezarı Fatih camisinin avlusuna gömülmüştür.. Ruhu şad , mekanı cennet olsun..


 

======================PİROFİLİMDEN BİR KISA========================

Atatürk ilke ve Devrimlerinin yılmaz savunucusu ve koruyuculuğu yolunda idealist bir atatürkçüyüm. İnançlı biri olarak, yapı itibarıyla, sessiz sakin ,kimseyi kırmamaya özen gösteririm..Karşılıklı diyaloglarda ,nezaketen yaklaşan, her şeye olumlu bakmaya çalışan, fakat haksızlığa tahammülü olmayan biriyim. Hayatımdaki insanları, bir sevgi çemberine alıyorum. Bu çembere arkadaşlarımı, sevdiklerimi, iş arkadaşlarımı ekliyorum. Herkesle uyum dolu ilişkiler kurarak, huzur ve barış içerisinde yaşamayı seviyorum. İnşallah başarırım. İntikam almak için uğraşmam, empati kurarak yaklaşır sonucunu izlerim. Beni seveni daha çok severim, sevmeyene'de asla tavır koymam, suçu kendim'de ararım. Acaba neden ve niçin diye kendimi sorgularım. Genellikle bendeki doğrularımla yaşarım. Kimsenin acı çekmesinden, yana değilim ve mutlu'da olmam. Yaşamayı istemeyeceğim bir şeyi, başkasına'da yaşatmam. Kelimeler bazı şeyleri anlatır ama, her şeyi'de anlatmaz. Bazen, ben bile yabancı olurum kendime. Nasıl anlatayım kendimi bilmem ki size. Neşeliyim diyeceğim, moralimin bozuk anına denk geleceksiniz. Espriliyim desem üzgün anımı yakalayacaksınız. Özgürüm desem ,tutsaklığıma denk geleceksiniz. Kendimi anlatarak, bir kalıba sığdırmayı gerek görmüyorum. Bazıları için, herhangi biri. Bazıları için, vazgeçilmez biriyim. insan olduğum kadar hatalı, hatalı olduğum kadar gerçekçi, dürüstlükten ödün vermeyen inançlı biriyim. İşte ben buyum. Selam olsun özünü kaybetmemiş onurlu insanlara..




============== BULUNDUĞUNUZ ORTAMDA NAZİK VE SEVECEN OLUN================= 

 

Edep sözcüğünü severim. incelik, görgü, ahlak ve nezaketten oluşur. Birbirinize karşı nazik ve sevecen olmalısınız ki, kimse kendisini başkasından üstün görmesin veya zarar vermesin. İnsanlara karşı nazik ve sevecen olunmalı. Bir başka insanı, kırmak için konuşmayın ve bilinçli olarak üzmeye çalışmayın. Kendi acınızı hafifletmek için, bir başkasını yaralamayın. Hayatta en büyük dostun, sen olabileceğin gibi, hayatta en büyük düşmanında ,yine sen olacağını unutmayınız. Toplum içinde davranış ve üslubunuzu kontrolunuz altında alın. Yaşadığınız ortamda, seçiminizi iyi yapmanız gerekir. sözünü sohbetini bilmeyen, kaba ve bağnaz bir toplumdan uzak durunuz. Girmeyin o basit topluma, bırakın size az sosyal desinler. Ders ve tecrübe alacağınız, kendini yetiştirmiş, çağdaş insanların arasına girin. Kendinizi yenilemeyi ve sevmeyi öğrenmeyi ihmal etmeyin.Yaşam boyu tüm acıları atlatabilirsiniz. Her şeye rağmen mutlu olmayı başarabilirsiniz. İsterseniz kötü alışkanlıklarınızı da bırakabilirsiniz. Her zaman güne yeniden başlayın, temiz intizamlı ve sevecen olun. Kendinizi sevin ve kendinize değer verin. Daima seçici olun ,seçkin insanlar içinde bulunun. Eğer kendinize dost olabilirseniz ne mutlu sizlere. Mutlu kalın, sevecen kalın..




 
============= SEVGİ İÇSEL BİR DUYGUDUR YAŞAMADAN ANLAŞILMAZ ===========

Sevmek, bir şeye sahip olmak ile ilgili değildir. Ona değer vermekle ilgilidir demiş, hintli asi ruhlu, “Provokatör Mıstık” Osho. Evet, sevgi yalnız bir insana bağlılık değildir, bir tutumdur. Yani bütünüyle iç dünyasıyla bağlılığını gösterir. Saygı olmadığında sevgi ilkel bir düzeyde kalır. Saygı, aynı zamanda, sevgi duyulan kişiye verilen değerin özüdür. O kişiye ne kadar önem verdiğinizi gösteren,bir kişilik yapısıdır. Sevgi ne kadar güzel bir nimet olursa olsun, saygı olmadan bu duygunun tam anlamıyla yaşanması, mümkün değildir. Sevgi,sevileni ne kadar ciddiye aldığınızın göstergesidir. Sevgi maddiyata bağlı olursa yapmacık bir sevgi olur ve ömürü kısadır, fazla uzun sürmez. Gerçek sevgi ne şekle nede paraya bakmaz, öze bakar. Gerçek sevgi,aşkının ruhuna hitap eder, onu mutlu etmek kendini mutlu etmek gibidir. Gerçek sevgiyi verirken titremeli, sevdiğini incitmeden onu narin bir çiçeğe bakar gibi sevmeli ve koklamalı. Gerçek sevgide, bazen gözyaşı'da oluşur. Akar o gözyaşı, yürekten sevdiğinin derin duygularına. Hasta olunca, merhem olmak için, elinden geleni yapar. Çünkü onun canı, kendi canıdır. Sevginin başlangıç noktası her zaman öz saygıdır. öz saygı iç güvenle ilişkilidir. Öz güven başarı ile olur. Öz saygı dış etkenlere bağlı olmaz, başarısız olduklarında, suçluluk ve pişmanlık duymazlar. Çünkü zarar etmezler. Daha az stres altında kalırlar ve hayatlarından daha memnundurlar. Daima sevecen kalın, öz saygınızla kalın,siz daima cömertce sevginizi verin. Duyarsız kalmayın, ukala olmayın. Sevildiğinizi bilin, duygularla oynamayın. Şen kalın, sevgiyle kalın 



 
===================BEN DENİZİN, KISADA OLSA PROFİLİ =====================

Yapı itibarıyla, sessiz sakin ,kimseyi kırmamaya özen gösteren, karşılıklı diyaloglarda, nezaketen yaklaşan, her şeye olumlu bakmaya çalışan, fakat haksızlığa tahammülü olmayan biriyim.Hayatımdaki insanları, bir sevgi çemberine alıyorum. Bu çembere arkadaşlarımı, sevdiklerimi, iş arkadaşlarımı ekliyorum. Herkesle uyum dolu ilişkiler kurarak, huzur ve barış içerisinde yaşamaya çalışıyorum. İnşallah başarırım. İntikam almak için uğraşmam, empati kurarak yaklaşır sonucunu izlerim. Beni seveni daha çok severim, sevmeyene'de asla tavır koymam, suçu kendim'de ararım. Acaba neden ve niçin diye kendimi sorgularım.. Genellikle bendeki doğrularımla yaşarım. Kimsenin acı çekmesinden, yana değilim ve mutlu'da olmam. Yaşamayı istemeyeceğim bir şeyi, başkasına'da yaşatmam. Kelimeler bazı şeyleri anlatır ama, her şeyi'de anlatmaz. Bazen, ben bile yabancı olurum kendime. Nasıl anlatayım kendimi bilmem ki size . Neşeliyim diyeceğim, moralimin bozuk anına denk geleceksiniz. Espriliyim desem üzgün anımı yakalaya- caksınız. Özgürüm desem ,tutsaklığıma denk geleceksiniz. Kendimi anlatarak, bir kalıba sığdırmayı gerek görmüyorum. Bazıları için, herhangi biri.. Bazıları için, vazgeçilmez biriyim. insan olduğum kadar hatalı, hatalı olduğum kadar gerçekçi, dürüstlükten ödün vermeyen biriyim. Ben böyle biriyim işte. Selam olsun özünü kaybetmemiş onurlu insanlara. 






=============HAYATI ANLIK YAŞAMAYI TERCİH EDİN .HEMEN ORACIKTA===========
 

An'ı yaşamak için, o an'a konsantra olarak yaşayın.Gerisini ya da ilerisini düşünmeyin. Anlık yaşamayı,hayat felsefesi haline getirin.. Sabah işe gittiğimizde, yollarda ve kaldırımlarda çok şeyin değiştiğini fark edemeyiz. Ne Çiçekleri, ne reklamları nede vitrinleri. Yürüdüğümüz yerleri görerek bakarsak, bunların değişip değişmediğini fark ederiz. Ne kadar fark ederseniz o kadar güzel fırsatlar doğar. Nesneler ve yürüdüğünüz caddeler ve yollar, sizin için heyecanlı hale gelebilir. Her zaman, an'ı yaşayabilirsiniz. Bunu şimdi de yapabilirsiniz. An'ı gözlemleyin yakalamaya çalışın.. Bazen otobüste, bazen yolda gidereken bakışlar çarpışır. Buna elektirik alma veya verme denir. Fırsatı değerlendirmediğimiz için ,kendimizi yer bitiririz.Bizler kaygılarla, harcadığımız hayata hayıflanırız. Planımıza uymayan şeyi planımıza uyana dek erteliyor, o an geldiğinde ise hevesimizin bizi terk ettiğini görürüz.. Gün be gün kahroluyoruz Sevmeler, konuşmalar, acele buluşmalar, kısa kahveler hep ayaküstü bakışmalarla an yaşanmaz. Yaşadığımız an’ın, doyumsuz tadına mutlaka varmalıyız. Bugün yakaladığınız anın bir daha olmayacağının, bazı şeylere çok geç kalınacağının bilincinde olmalıyız. Siz, siz olun. Aşkı yakaladığınız yerde, hemen oracıkta yaşayın. Demir tavında dövülür bunu unutmayın.. Anlık yaşamanın zevki bambaşkadır, yaşamasını bilen için. Kalıcı İz bırakır ve kalıcı olur, gerisi mutlaka gelebilir. Aslında an'ı yaşamak bir yeniliktir. Hayatınızı yenileyin, gününüze neşe ve sevinç katın. En güzel an'ı yaşamanız dileğiyle, şen kalın..
 



 

 

 =======================TÜRK KADININ ÖNEMİ VE DEĞERİ ====================

 

Her kadın, bir erkeğin ya eşi, ya kardeşi, yada anasıdır. Bir Kadına kötü şeyler yakıştırmak, son derece ayıp ve günahtır... Onlara her zaman, layık olduğu değer verilmelidir. Bizim sosyal toplumumuzda başarısızlığımız var ise, suçu kendimizde aramamız gerekir. Bu durum, kadınlarımıza karşı gösteremediğimiz değerden ve ilgisizlikten ileri gelmektedir. Kadın hayat demektir. Çünkü hayatın içinde olan her şey, kadın olunca anlaşılır.. Peygamber efendimizin, '' cennet anaların ayakları altındadır'' sözleri, kadına verilen en büyük değerdir. Bir kadının ikram ettiği su ile, kendinizin doldurup içtiğiniz suyun, lezzet farkını ve verdiği huzuru, suyu  içince anlarsınız. Şayet anlamıyor iseniz, ne yazık ki siz yaşamıyorsunuz demektir.. Dünyada hiçbir milletin kadını, "Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürdüm' diyemez'' demiştir atatürk.  Anadolu kadını, çalda çamurda, karda ve kışta, savaşarak cepheye sırtında mermi taşıyarak, bu mücadeleyi verdi ve kazandı.  Atatürk, çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini belirtmiştir. Atatürk' ün Türk kadınına beslediği sevgi ve saygı, Kurtuluş Savaşındaki gözlemleri ile iyice perçinleşmiştir. 1923 yılında Konya' da yaptığı bir konuşmada, bu duygusunu büyük bir içtenlikle dile getirmiştir. ''Ey türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde, göklere yükseltilmeye layıksın'' Çünkü istiklal savaşı,  türk kadınlarının canla başla  gece gündüz azimli çalışmalarıyla kazanıldı. Bazıları çorap ördü, bazıları erzak hazırladı, bazıları sırtında  çocuğu, elinde top mermisi, kağnılarla cepheye mermi taşıdılar.


 

===========HAYATTAN ÜMÜDİ KESME, HAYATA POZİTİF BAK============= 

 

Sözde, yaptığın işte ve düşüncelerinde ,sevgiyle hareket edersen, mucizeler oluşur. sevgiden gelen her şey, sana neşe ve huzur verir. Neyin doğru olduğunu bilemediğin zam, gözlerini kapat , derin bir nefes al ve sakinleş. Yapmak istediğin şeyi düşün ve hayal et. Hissettiğin şey, yüzünde neşe ve mutluluk gülücükleri açar. Zaten sen, kendin için neyin uygun olduğunu sezersin. Yapmayı istediğin şeyde, önce sevgiyi ara. Niyetin sevgi olduktan sonra, onların birer birer, gerçekleştiklerini görürürsün. Niyetin ne ise, menzilin’de o olur. Böylece her yeni günde, yepyeni mucizelere kollarını açmış olursun.. Şikayet etmeyi, kesin pozitif duygular üzerine yoğunlaşın Siyaha değil beyaza odaklanın Elinizdekine sevinin Mesela ‘Şule ne kadar şanslı, okula arabayla geliyor’ diye hayıflanacağınıza, ‘Ben şanslıyım, kardeşim bir fakülte kazanamadı konfeksiyon atölyesinde küçük bir işe girmek zorunda kaldı’ diye düşünün. İyi bir arkadaş edinin.arkadaş ilişkilerinin aileden bile daha iyi bir ‘pozitif duygu kaynağı’ olduğunu unutmayın.Yaptığınız işe yoğunlaşın. Kendi kendinize gaz verecek şekilde hedefler koyun: Şu konuda nasıl daha iyi olabilirim? Daha az yorularak şu işi nasıl yapabilirim.. Eşinizle, çocuklarınızla, arkadaşlarınızla oyun oynayın. Kağıt oyunları, bilgisayar oyunları. Kötü durumlardan faydalanın.zor bir durumdan sonra yeniden toparlanarak, dayanma, ile yaşamayı öğrenin.. Gereksiz eşyalara dandik manevi değerler yüklemeyin, atın gitsin. Size kötü hatıraları sürekli hatırlatmalarına, içinizi karartmalarına, sizi geçmişe döndürmelerine izin vermeyin.Bu kötü andan faydalanarak, yaşadığınız zorluktan pozitif bir şeyler çıkarın. Keyif almak, zevk almak demek beyinde endorfin gibi zevk hormonlarının salgılanması demektir. zamanla bu alıcılarımız dolar, zevk almaz oluruz. Her gün aynı şeyleri yapmaktan vazgeçin. Mesela yarın sabah kahvaltınızı bir kazak giyip balkonda yapın, işe farklı bir yoldan etrafınıza baka baka gidin, 3 ayda bir salonun mobilyalarının yerini değiştirin

 



 

 

 

=========YARDIM ETMEK, SEVAP ŞLEMEKTİR, GÖNÜL ALMAKDIR..========

 

 Yardım et yüreğinin büyüklüğü kadar. Elin vergisi canın sevgisi derler.Sen doğru olanı yapmaya çalış.Tok olan, acın halinden anlamaz ki. Ensesi kalınların ve vurdum duymazların, parası deyerlidir. Onlar süreklı bırıktırırler. ...Yemezler içmezler. Yoksulla alay eder, asla yardım etmezler. Bu aslı asaleti bozuk yaratıklara takma. Sen doyur aç olan yoksulu , oda mutlu olsun . Paylaş ekmeğini cömertce. Onunda hakkı var senın malında. Sadaka ver sevindir garibim yoksulu. Verdiklerinle mutlu olmaya çalış ki, huzurlu olasın. Sana kim ne derse desin,aldırış etme. Huzuru ve mutluluğu içinde hissedeceksin. 




 

 ===============ÖZLEM DUYDUKLARINIZA KAVUŞMAK ELİNİZDEDİR ================
Düşüncelerimiz radyo vericilerinin yaydığı dalgalar gibi etrafa yayılır. Bu dalgalar mesajlarınızıda iletir ama siz bunun farkında olamasıınız. Bunun adı telapatidir.  Rahat edeceğiniz bir yere oturun.. Kaslarınızı gevşeterek, 5 kez nefes alıp verin. Bir ara durun, bedenınızdeki enerji akışını hissetmeye çalışın. 5 kez nefes alıp vererek kaslarınızı sıkın her nefes  verişinizde kaslarınızı gevşetin. Dikkatinizi bedenizden akan enerjiye vererek, izleyin ve közlemleyin. Sanki üçüncü gözünüz varmışcasına kaşınızın arasının biraz üzerindeki anlınızın ortasında bir ışığın çıktığını ve alnınızın ortasına girdiğini hayal edin  ve çağrışık yapın.. Özlediğine kavuşamıyorsan veya böyle imkansız bir aşk yaşıyorsan, rüzgarla konuş. Esen rüzgara özlem ve sevgini anlat. onun oturduğu memlekete duğru seslen. Rüzgarı çağır , sana esmesini dile. istersen bu şçağrını deniz kenarında bir bankete oturarakta yaparsın, balkonuna çıkıp, özlem duyduğun kişiyi gözlerini kapatarak düşün ve gökyüzünde parlayan yıldızlarla ayın parlaklığını anlat. Onu duyuyor gibi hayal et. Derin bir mutluluk hazzıyla.  '' imkansız aşk sonsuz bir aşktır'' Bunu mutlaka yaşarsın, bazen  sölzü, bazen yazılı, bazende uygulamalı. Bunlar benim önerilerim. şen kalın, Sevgiyle kalın ..

 

 
 ==================== HAYAT AĞACINA BAKARAK HAYAT ==================== 
 
  İnsan oğlunu, ne insanlar nede yaşadığı hayat yorar. İnsan kendi kendini yormayı kimseye bırakmaz.. Bu evrensel hayatta, önümüze neyin ne zaman çıkacağı belli olmaz.. Bazen bir şeyler alır götürür hayat senden, engel olamazsın! Bazen de hayatın getirdiklerinden kaçmak istersin kaçamazssın.. Para, mal ,mülk ve aşkı, bırakıpta  kaçaman mümkünmü? Tavşan ile kaplumbağanın yarışı gibidir bu hayat. Hayaller  hep önden gider, ama sen bunun farkında değilsin.. Koşar yakalamaya  çalışırsın nafile.. Sonuçta bu gizemli yolculukta, hep gerçekler kazanır.. Kimi ömrünün yettiği yere kadar gider, kimi de hayallerinin bittiği yere kadar devam eder. Aslında  yaşamayı severek başlayacaksın hayata. Önemli olan hayatı inançlı ve kararlı bir şekilde dolu dolu yaşamaktır. Hayatı karışık hale getirmeden, özlediklerinizi mutlaka arayın.. onlarla görüşün. Hayat sizi nereye götürüyorsa oraya gidin. Sakın inatlaşmayın kaybedersiniz.. Ne kadar inatlaşır iseniz, hayat sizi en alıcı noktadan yakalar. Zamanı daima akışına bırakmaya çalışın..  Hayat zorlu bir mücadeledir ama hiçbirimiz böyle bir mücadele için hazır değili..  Hayat bazende tesadüftür. Güzel planlar karşınıza çıkabilir. O planı zamanında iyı değerlendirmek gerekir. Çünkü günler geçmediği halde, hayat  çabuk bitiyor. Herkes kendi penceresinden bakar hayata. Dönüp aynaya baktığımızda, bir sürü çizgi görürüz suratımızda, her çizgi üzerinde anılar ,hatıralar ve keşkeler vardır. Bu hayattaa kendi kararlarını kendin veremiyorsan,o hayat ne sana aittir, nede senin bir hayatın vardır demektir. Bazen insan kendini en mutlu anda hissetiği zamanda hayat alt üst eder.. İşte bu durum Yaradanın hayatın gerçeklerini gösterme şeklidir.. Hayat kısadır, ilahi açıda yaradana sığınmak, insana huzur ve mutluluk verir. Yoksula ve düşküne yardım ederek, onlara bakıp  halimize şükretmeliyiz. Geçen zamanın değerini bilerek, her fırsatta hayata gülümseyerek bakmalı, gerekiyorsa ağlayarak rahatlamalıyız. Asla ve asla başkalarının sizi mutsuz etmesine  izin vermeyiniz. Şen kalın mutlu kalın..  

 



===========HAKLARIMIZI, YAKARAK YIKARAK DEĞİL,YASAL YOLLARLA ARAYALIM======== 

insanların en çok istediği ve arzuladığı şey hoşgörü ve uzlaşmadır. Yaşanan kültür değerlerimizde, hayat bulmayan en temel sorunlarımızdan biride zorbalık ve ötekileştirmedir. Hoşgörü ve uzlaşma en az çaba harcadığımız şeylerin başında gelir. Bu nedenle ülkemiz ve insanların sorunları bir türlü çözülemez. Gerek hükümetler, gerekse işverenler, kar dağılımını vatandaşa eşit bir şekilde yapmalıdır. Adalet önünde herkes eşit olmalı, kimseye özellik yapılmamalıdır. Emekçi insanlara alın teri ve emeğinin karşılığını kırparak vermek haksızlıktır, yolsuzluktur ve adaletsizliktir. Sorun üstüne sorun üretmek, acılarla dolu bir yaşamı benimsetmek, ortak kaderlerimiz değildir... Hoşgörü ve Uzlaşma kültürü, adaletin hak ve hukukun, eşit bir şekilde uygulanmasıyla başlar.. Aslında hoşgörü uzlaşmanın temelidir. Bunu yaşam kültürü olarak benimsemek gerekir. Adaletsizlik, yolsuzluk, hırsızlık ve adam kayırma olduğu sürece, uzlaşmaya varılması mümkün değildir.. Dernekler sivil toplum örgütleri, fikirlerini ülkesine ve milletine zarar vermeden konferans ve mitinglerle dile getirmeli, hükumetlerde bunu dikkate almalı, eksıklığı gidermelidir... Fakat amacı dışında eylemler yapılıyor, vatana ve millete zarar veriliyorsa, derhal bu dernekler süresiz kapatılmalıdır. Bu tür eğlemlerle vatana ve millete verilen zararı hiç bir vijdan hoşgörü ile karşılıyamaz.. Bireysel ve toplumsal olarak da, hoşgörünün ne olduğunu tam olarak da anlamış değiliz. Hiçbir toplum, dernek ve franksiyonlar, farklı fikir düşünce ve eylemlerini, halka kaba kuvvetle ve zorbalıkla kabül ettıremez.. Yakarak ve yıkarak, zarar vererek yapılan her eylem suçtur, vatana ihanettir... Gereği anında yapılmalıdır.. Gereğini yapmayanlar, adalet önünde hesap vermelidir.. Pek çoğumuz nedense, kendi zorbalığımızı kabul ettirmeye çalışarak, çaba sarf ederiz, kabul ettiremediğimiz zaman, diğerlerinin fikirlerine saygı duyduğumuzu nezaketen söyler geçiştiririz.. Nezaketen söylediğimizle, içimizde sakladığımız şeyler, aslında çok farklıdır. Asıl söylemek islediğimizi, içimizde saklarız. Nezaketen söylemek zorunda kaldığımız “saygı duyuyorum” mesajının anlamı budur. “şu anda sana gücüm yetmiyor, sana haddini bildirmeyi şimdilik erteliyorum, ama bundan vazgeçmiş değilim, yakında görürüşürüz. ”demektir.. Kendinizi anlamadan başkalarını anlamak zordur. Kendi yanlışlarınızı düzeltmeden başkalarının yanlışlarını düzeltemezsiniz. Hoşgörü; anlamaya çalışmak ve çaba göstermektir, sorunları çözmektir. Sorunları anladığınızda, olumlu ve ortak yönleri görebilir, uzlaşabilirsiniz..Uzlaşma daima sevgi, dayanışma ve yardımlaşma arzularını besler. Sorunlar varsa çözülür, üreticilik ve yaratıcılık artar, mutluluk ve huzur başlar.. Hoşgörülü olun barışık kalın, mutlu kalın… 




=================== KİŞİSEL DAVRANIŞLAR VE SOSYAL UYUMLULUK ================== 

Bulunduğunuz ortamlarda, Uyumsuz kişilerin olması doğaldır. Bunlar farklı davranış ve özellikler gösterebilirler. Problemli ortamda yetiştikleri için, uyumsuz ve hırçın davranışlar sergilemeleri doğaldır. Başkalarının kendileri hakkında ne düşündükleri umurlarında olmaz, önemde vermezler. Bunlar, kimseye güvenmez, sırtlarını dayadığı yerleri güçlü zannedip, onlardan güç aldıklarını düşünerek, kendilerini güçlü görürler ama yanılırlar. Bazen, söyledikleri sözleri bile inkar eder, '' hayır ben demedim sız yanlış anlamışsınız'' diyerek, işin içinden çıkmaya çalışırlar. Bu tipler sürekli ezilmiş ve hakir görülmüş, ortamda yetiştikleri için, sosyal olmamışlardır.. Bulundukları ortamlarda, içe dönük kaygılar taşıyarak, aşırı duyarlık gösterirler. Karşılıklı diyaloglarda, yapmacık gülümsemeyi ihmal etmezlaer. Endişelidirler ve yakın arkadaşları pek yoktur..Ünvanlı kişilere aşırı derecede meyillidirler. Onlara yaklaşmaktan ve onlarla sohbet etmekten zevk alır ve onları dolaylı olarak kullanmaya çalışırlar.. Genelde pasiftirler. Kolayca üzüntüye kapılırlar. Bulundukları toplumda, arkadaşları azdır veya uyumsuz arkadaşları vardır. İşten kaytarmayı ve mazeret uydurmayı iyi bilirler. Uyanık değiller ama şeytan ve kurnaz yetişmiş hilekardırlar.. Aslında bir kişinin yetişmesinde ve ruhsal olarak gelişmesinde, aile birinci derecede rol oynar. Düzenli bir ailede yetişmiş kişinin, yaşantısı ve iş hayatı da düzenlidir.. Arkadaşları ile iletişimi de mükemmeldir. İş yerleri, dışarıya açılmamış insanlar için, yeni bir ortamdır. Yeni işe girmiş bir kişi, daha önce yakın çevresinde sürdürdüğü ilişkilere, iş arkadaşını ve amirlerinide ekleyerek, çevresini genişletirler. Bir iş yerinde yönetmenlik ve kurallar uygulandığı zaman, uyumsuz kişiler bile uyumlu hale gelirler.. Bunlar kısa bir süre içinde kendilerini yetiştirmek zorunda kalırlar.. Sürekli laf taşıyarak, ortamı geren bu iki ayaklı gazeteler, çalışanların davranışlarınıda olumsuz yönde etkilerler. Bu tür yaratıklar, İş için müracaat ettiklerinde, daha önce çalıştıkları yerden,sormadan ve araştırmadan işe almak,ömür boyu sıkıntı yaşamaktan başka bir şey değildir. Hakka ve hukuka rivayet etmeniz dileği ile, Adeletli kalın, Uyumlu kalın, hoşgörülü kalın. 


=================== BABA, GÖLGESİNDE YAŞADIĞINIZ BİR ÇINARDIR==================== 

Kaç yaşında olursanız olun, babanız yaşıyorsa, siz hala çocuksunuz.. Babanız öldüğü zaman büyümek zorunda kalırsınız. Bütün ağır yükler üzerinize biner.. Çünkü o koca çınar, yok olmuştur artık, gölgesinde yaşayamazsınız. Alışverişe, hastahaneye veya bir iş aramaya gittiğinizde, nereye nasıl müracaat edeceğinizi dahi bilemezsiniz.. Hiç bir işi başaramadan geri dönersiniz. Diplomanızın veya tahsilinizin, bir işe yaramadığını görürsünüz.. işte o zaman anlarsınız, okumuş cahil olduğunuzu. Çünkü o işi başaracak, ne kapasiteye nede olgunluğa sahipsiniz.. Bilgi birikimi ve tecrübelerle yoğrulmuş babanız ,yaşlandığı için size göre cahildir artık.. Çünkü artık yaşlanmıştır, Ona çocuk muamelesi yapar, bazende azarlarsınız.. Oysa o baba, Birikim dolu, sözü sohbeti dinlenen, bir toplum adamıdır. Yemez, giymez, bütün birikimini sizin geleceğiniz için harcar. Fakat siz bunun farkında değilsiniz. Farkında olsanız dahi, umursamazsınız.. Hayatı çalışmakla geçen babanız, ölüp gittiğinde, aklınızın, canınızın ve ciğerinizin bir parçası gitmiş olur... Dahası var, öpeceğiniz eli kaybedersiniz, bayramınız yas olur, matem olur.. Bunu unutmayın, çok acıdır bir babanın yokluğu. Babanızı kaybettiğinizde, önce ağlarsınız.. Sonra sessiz hıçkırıklara boğulursunuz.. Sizi sadece geceler duyar. Bazen yastığınız saklar gözyaşlarınızı. Zaman olur hatırlarsınız özlersiniz, babanızın size yaptığı fedakarlıkları..Sızlar yüreğinin sol köşesi. .Baba kimdir bilirmisiniz? Ayrılırken üzüldüğün, yanına gidince sevindiğin, başın sıkıştığında da kapıların ardına kadar açık olduğunu bildiğin, ikinci evin ve arkanı yasladığın bir dağdır.. Siz siz olun, baba duasını almaya çalışınız...Babanızın bedduasını alır iseniz, Bütün işleriniz aksi gider, sıradan bir evlilik yapar, iyi bir yuva kuramazsınız ve iki yakanızı bir araya gelmez . Babanın duası ve bedduası ile allah arasında bir perde yoktur, hemen kabul olunur. Bununla ilgili hadis aynen şöyledir.. "Babanın sevgisini muhafaza et. Eğer o sevgi bağını koparırsan Cenab-ı Hak da senin feyz ve saadet nurunu söndürür". Hoşça kalın, sevgiyle kalın,saygıyla kalın. 




=========================== ŞIMARIK ÇOCUK EĞİTİMİ ============================== 

Fatih Sultan Mehmet, sınıfta uslu durmaz,önünde oturan çocuklara sataşır, onları rahatsız edermiş. Hocası akşemsettin ikaz ettiği zaman “sen bana karışamazsın,ben padişahın oğluyum” diye tehdit edermiş. Akşemsettin bu durumdan rahatsız ama bir okadarda çaresizmiş. Padişahın karşısına bu konu hakkında gitmekten utanırmış. Padişaha, çocuğunu şikayet etmek , ona çok ağır geliyormuş. Bir gün artık herşeyi göze alıp padişahın huzuruna çıktı ve olanları padişaha sıkılarak anlattı. Padişah durum karşısında bir müddet düşündü, kaşlarını çatarak, o müthiş planını akşemsettinin kulağına fısıldadı. Aman yarabbi bu ne plandı, mümkün değildi bu planı uygulaması. Akşemsettin plan konusundaki rahatsızlığını padişaha iletti fakat padişah ısrarlıydı, bu iş olacak dedi. Ertesi gün yine derste, Fatih Sultan Mehmet yaramazlık yapıyordu. Akşemseddin uyarısına yine aynı tehditle cevap verdiği sırada, padişah ansızın kapıyı açıp içeri girdi. Kapıyı vurmadan içeri giren padişaha bağırarak bir tokat atıp, bu şekilde sınıfa giremeyeceğini, izin istemesi gerektiğini söyleyerek, derhal dışarı çıkmasını istedi. Padişah mahcup bir şekilde boynunu bükerek özür diledi ve dışarı çıktı. Olaylar karşısında Fatih Sultan Mehmet'in şoke olmuş ne yapacağını şaşırmıştı. Güvendiği babası tokat yemişti. Fatih Sultan Mehmet allak bullak olmuştu. Az sonra kapı vuruldu ve padişah mahcup bir şekilde içeri özür dileyerek girdi. plan muhteşem işlemişti. O günden sonra Fatih Sultan Mehmet asla yaramazlık yapmadı. Çünkü güvendiği dağlara kar yağmıştı artık. İşte Akşemseddin kulağına fısıldanan muhteşem plan, bu idi. Koskoca padişah sırf çocuğunun terbiyesi için gözünü kırpmadan tokat yemeği göze almıştı..Şimdi ise, öğretmenle alay eden ve dersi kaynatan, aile terbiyesi almamış,ahlaksız bir çocuğu eğitim amaçlı azarlayan öğretmene, edepsiz bazı babalar, dersi bölerek kapıyı vurmadan içeri girebiliyor, '' sen benim çocuğuma nasıl kızarsın'' diyerek öğretmenide döve biliyor.. İşte bu bir eğitim yozlaşmasıdır.. Eşek her zaman eşektir, Eğitilmediği sürece, soyunu devam ettirir ve eşek oğlu eşekler çoğalmaya başlar. 





================== GÜLLER,ÇİÇEKLER, LALELER VE MENEKŞELER ==================== 
Güllerin, papatyaların ve çiçeklerin, ayrı ayrı özellikleri mevcuttur.. Bulunduğumuz tabiatta, çiçeklerle yaşmak,hayatı yaşamanın özüdür. Güller hafif bir rüzgarın esmesiyle, buram buram hoş bir koku yayar çevremize..kraliçe gibi oldukları için, onları herkes koklamak ister. Laleler ise tekdirler. Yalnızlığı tercih ederek, yükseklere bakarak açarlar.. Ortancanın mavi rengi büyüleyicidir, sevenleri hayal dünyasına götürür. Menekşelerin'de farklı bir özelliği vardır,hayallere renk katarlar. Manolyalar gelin gibidirler, durdukları yerde ilgi ve sevilmek isterler. Orkideler de çok çok farklıdır, yeni evlilere, mutluluk aşılarlar.. Papatyalarında başka bir özelliği vardır..Yalnız kalmış insanlara, arkadaşlık ederler. Benden hatırlatması.. Şen kalın, sevgiyle kalın.. 





===================== PAYLAŞMAK İNSANLIK İÇİN GÜZELDİR ========================= 

 İnsanoğlu, aslında doğası gereği sosyal bir varlıktır. Yaşadığı toplumun'da üyesidir. Bu toplumda kedi, köpek ve kuş gibi, Allahın yarattığı, bir çok hayvanla arkadaştır. Bunlarla arkadaş gibi, sevgi ve şefkat içinde kaynaşmak isterler. Kazancını paylaşan ve başkalarına yardım eden insanlar, daima mutlu insandır, sevap kazanır. Elin vergisi canın sevgisi derler. Kazancınızda, diğer canlılarında hakkı vardır.. Kedi, köpek ve kuşlarla, arta kalan yemeğinizi mutlaka paylaşın. Paylaşmak güzeldir, sevgiyi artırır sizi mutlu eder. Ayrıca bulunduğumuz çevrede, ekonomik ve sosyal dengesizlikleri de önler. Paylaşım olduğu sürece, hayvanlar insanlarla, insanlarda hayvanlarla mutlu geçinirler. Açlıktan kimse kimseye saldırmaz.. Yemeğinizi ve sevginizi ,hayvanlarla paylaşın'ki, kazancınız artsın. Ne insanları, nede hayvanları, sevgiden mağdur bırakmayın.. Hayvanlara sevginizi vererek, onlarla mutlu vе üzüntülü anlarınıza ortak olun. Üzüntüler paуlaşıldıkça azalır, ѕevinçler paylaşıldıkça çoğalır. Daima paylaşımcı kalmanız dileğiyle, şen kalın, mutlu kalın.. 




================================= KAYBOLAN YILLAR ============================== 

Biz cumhuriyeti benimsemiş, cumhurlarız. Siyah önlükler içinde harçlıksız, karda kışta, yokluk içinde okuduk. Varlığı da, yokluğu da ,paylaşmayı da İyi biliriz. Üretken yetiştik bizler. Hiç hazıra konmadık, israfın günah olduğu aşılandı bizlere... Yerli malı kullanırdık, çünkü sağlıklıydı. Sümer bankımız üretirdi, kaliteli kumaşları, meşin botları,deri ayakkabıları. Özelleştirildi kar eden kuruluşlar.. Onun yerini Çin malı , sentetik elyaf kumaşlar ve muşamba vinleks ayakkabılar aldı. Kendimiz üretirdik her şeyi doğal yollardan. Her şey katkısız ve doğaldı.. Tansiyon, şeker yükselmesi neydi bilmezdik. Cefayı sonuna kadar çeker, vefayı fazlasıyla öderdik. Büyük şeylerde gözümüz yoktu, küçük mutluluklarla yetinirdik. Yüreğimizle yaşardık.. sevdiklerimizi dünya malına asla değişmezdik.. Büyürken küçülmeyi biliriz bizler. Düşerkende dik durmayı. Yeri geldiğinde susmayı da biliriz. İşte biz böyle yetiştik. Belki ailemizden, belki mahalle bakkalından. En önemliside öğretmenlerimizden. Hep güzel insanlardan, hep iyi insanlardan öğrendik öğrenmemiz gerekenleri.. Zamanla büyüdük, olgunlaştık. Girdiğimiz toplumda sevilirdik terbiyemizle.. Bazen değişik tiplerle karşılaşırdık.Kimi dost olur, kimide ukala.. Bazen biri samimiyetle gelir yaklaşır, diğeri menfaat için uğraşır. Suyun akışına göre hareket ederdik. Boş ver takma kafana, insanlar istediği gibi yorumlasın seni; Özün gibi, iyiye güzele ve dürüstlüğe talip olarak kalabiliyorsan, ne mutlu sana. Yüzündeki sessiz bir tebessüm ile, hayata bu şekil yaşamaya devam et. Bırak sana saf desin, kendini uyanık zanneden, bildiği yanıldığına yetmeyen zibidi takımı.Sen o saflıkla yaşa. Saflık temizlikdir, dürüstlüktür, paylaşmaktır. Siz siz olun, Saf kalın temiz kalın. İzmit yarımca sahili gülağacı yelken kulübü.16 temmuz 1997 


========================= DELİDİR NE YAPSA YERİDİR =============================

Delileri üç aşamada ele alalım dedik..Az akıllı, tam akıllı ve zırdeli olarak... Az akıllı deliler, sıra dışı insanların yapacağı şeyleri , yapmakta biraz zorlanan aceleci tiplerdir... Bunların hayatı menfaat üzerine kurulmuştur.. Küçük bir menfaat için, en yakın arkadaşını dahi satan, paragöz dengesizlerdir.. Bunlar para harcamayan, varlıkta yokluk yaşayan ve sürekli birikim ve yatırım yapan varyemezlerdir. Bunlarda akıl var ama, beyinlerinde vicdan ve acıma duygusunu barındıran çekirdek yoktur. Bu nedenle beyinsel özürlüdürler. Kendileri gibi, sıra dışı serseri takımı ile dost olur, katakulli işler peşinde koşarlar.. Bunlar eziyet etmekten zevk alan, karanlık işler çeviren, bazen devlete, bazende etrafındaki insanlara zarar veren tiplerdir... Bu tiplere herhangi bir görevin verilmesi yanlıştır. Verilen işi, başkası yapar ama bu tipler üslenir . Yaptıkları şeytanlık ve kurnazlıkla ön planda olmayı severler.. Tam akıllı deliler ise, herkesin yapamayacağı bir şeyi yaparak ve geliştirerek, normalin dışında imkansızı başaran son derece zeki ve süper beyinlerdir.. Bunlar bizim gibi sıradan insanların düşünemeyeceğini düşünen, yapan ve geliştiren, olağanüstü zekaya sahip dahilerdir.. Bunlar, akılın alamayacağı işleri yaparak , icatlar bulurlar ve geliştirirler.. İnsanlar bu dahiler için, “süper deli” ifadesini kullanmışlardır. Bu süper zekalar sayesinde, toplumlar ilerlemiş ve gelişmişlerdir. Bilim adamları diyoruz işte bu süper delilere ( Edison, Konfüçyüs, Otto, Parsons 'anın), çalışmalarına, boşa kürek sallayan manyaklar gözü ile bakılırdı.. Fakat başarınca, onlara saygı duyuldu. şimdi onlara bilim adamları diyoruz.. Zır deliler; ya doğuştan veya sonradan hasta olan kişilerdir. yaptıkları eylemlerden, ne adelet önünde , nede allahın huzurunda sorumlu tutulamazlar. çünkü allahın vermiş olduğu bir hastalıktır. Onlara gülmemek, alay etmemek, onları dışlamamak, insani bir görevdir.. Anlatacaklarım bu kadar.. Akıllı kalın, fikirli kalın, vatansever kalın... 





========================== YANSITMA PARANOYASI: ========================== 
Kişinin kendisine söylenmesi gerekeni, karşısındakine söylemesi veya kendine yakıştırmadığı sözü, başkasına yakıştırma hastalığıdır. Bu kişilerde bir takım eksiklikler olduğu için, ödünleme yoluna giderek, kendilerini farklı havalara sokarlar. Bazende; kendilerinde ayrıcalıklı ve üstünlük görme halleri geliştirirler. Fakat bunu bir türlü beceremezler. Ellerine yüzlerine bulaştırarak,toplum içinde rencide olarak ,maskara durumuna düşerler. Bu tür hastalar, özürlü çocuklar gibidirler. Kendine ait kusur ve yanlışları, karşısındakine mal etmek için uğraşırlar. Makbul olmayan, kendine ait özellikleri ve davranışları, sevmediği ve rahatsız olduğu kişilere yansıtarak, onu çekimser hale getirmek için, uğraş verirler.. Bunlar, kendi psikolojik sorunlarını, sanki o kişinin sorunlarıymış gibi, ona yüklemeye çalışır veya birileri vasıtasıyla ona empoze ederek ,kişiyi toplum içinde pasifiz duruma sokma mücadelesi verirler. Bir türlü kabullenemediği kişinin, toplumdaki doğruluğu, dürüstlüğü ve sosyal içerikliği onu rahatsız eder. Kendileri kasıntı tavırlarıyla ve az sosyalıkları nedeniyle, yaşamayı gezmeyi ve giyinmeyi bilemez, bilenleride, bir türlü kabullenemezler. Gerçekçi ve dürüst, kendinden üstün olanları, dürtüsel bir refleksle, kendine tehlike sayarak, sırf bu nedenle onu küçük düşürmek, zor durumda bırakmak, eleştirmek ve sindirmek için, uğraş verirler. Ama beceremezler. Bu tür hastaların yapacakları tek şey, psikolojisi bozulmamış, iyi bir psikologa görünüp,psikolojik destek almaları en doğru karardır.



================== OLGUNLUK, DENEYİMDİR,GÜN GÖRMÜŞLÜKTÜR =================== 

Yaş ilerledikçe,hayat dolu olgun kadınlara, değer vermemek haksızlıktır.. Çünkü kendinlerini iyi tanır ve kendinden emindirler. Kim olduklarını, neyi kimden istediğiklerinin farkındadırlar.. Bu zor kadınlar, sevdiğini hissediyorsa hissettirmesini de iyi bilirler.. Gözlerinin gücüne inanıp, beden diline önem veren, ifade etmek istediği cümleyi, doğru kelimelerle süsledikten sonra ifade eden, sarılırken mutluluk veren bayanlardır. Olgun bayanlar, zor kadın türüdür..B üyük aşklara, ömür boyu sürecek bağlılılıklara doymuşlardır. Ağırbaşlıdırlar.. Onlar, kalabalık bir ortamda ,ya da bir restoranda sizinle tartışmaları pek nadirdir. Hak ettiyseniz, size öyle bir vururki ,duvarda resminiz kalır. Bu zor bayanlar, kendilerine yakıştırmasını'da iyi bilirler. Hoş kırmızı bir ruj onlara çok yakışır. Hangi yaşa hangi rengin gittiğini çok iyi bilirler. Ama daha genç kadınlarda bu böyle değildir. Bu renkler biraz çiğ durur. Hayat dolu olgun kadınlar,Zor kadın türüdür. bunlar, açık sözlü, gerçekçi ve dürüsttürler. Onun için ne anlam taşıdığınızı merak etmenize gerek yoktur. Ne kadar geri zekalı olduğunuzu, bir çırpıda açık açık söylerler.Onlar leb demeden leblebiyi anlayan zeki ve esprili kadınlardır. Eğer bir geri zekalı gibi davrandıysanız. İşte o zaman naneyi yediniz demektir. Afiyet olsun




============== ANILARDAN BİR KARE. ERDEK SAHİLİNDE TATİL =================== 

Erdek sahili denince, kuruluşumuzun müdürü, üsteğmen Nadir AYDIN beyi, hatırlamamak haksızlık olurdu. Kuruluşumuza Askeri kışladan gelen Nadir Bey, son derece sosyal, yaşamasını bilen, mütevazi bir kişiliği ile, sevenlerinin gönlüne taht kurmuş, örnek bir beyefendi idi.. Titizdi ve çalışkandı. israfı asla sevmez, çocuk yuvasına geldiğinde, çocuklar koşarak omuzlarına çıkar, 3-4 çocuk sırtından inmezdi.O kimsesiz çocukların, müdür babasıydı. Kendisine hayatı boyunca sağlık ve mutluluklar dilerim.. Erdek sahili, mis gibi havasıyla, mükemmel bir denize sahip, sessiz ve sakin bir turizm beldesidir. Vakıflar kampından sahile baktığınızda, eşsiz bir manzara görürsünüz.. Bir tarafta çarşaf gibi, sessiz sakin bir deniz, diğer tarafta yürüyüş için, mükemmel bir sahil şeridi.. Akşam, insan sayısı azalınca, gün batımını izleyerek, diskoya eğlenmeye gitmek, bambaşka bir zevkti, erdek vakıflar kampında . Özellikle eylül ayında, sessiz sakin, huzur dolu fön rüzgarının sıcaklığında güneşlenmek, oldukça keyiflidir. Konser gecelerinde, eğlenmeyi bilenler, güzel bir ortam oluştururlar erdek sahilinde. Güneşin batışıyla insan, istediği huzuru bu sahilde bulabiliyor. Denizi çok temiz, pırıl pırıl, en çok sevdiğim bu koyu, hayatım boyu unutamıyorum. Memurluğumun en güzel günleri burada geçti. Kısacası erdek sahili, huzurun, aşkın, sevginin paylaşıldığı romantik bir sahil şerididir. Güzel bir rakı sofrasında, sohbete renk katan dostlarla eğlenmek, insanın ömrüne ömür katar. Erdek koylarını doyasıya yaşadık mümtaz müdürüm, Nadir bey ile.. Selam olsun kendilerine ve oradaki dostlarıma. Erdek ocaklar: 2 Ağustos 1992 





=============== GÖZ TEBESÜMÜNÜ,OKUMASINI BİLENE, ÇOK ŞEY ANLATIR.============= 

Göz tebessümü, sadece dudakların iki kenarının hafifçe kıvrılması değildir. Göz, kaş, dudak, çene ve elmacık kemiğinin çehreye kattığı imadır. Hayata tebessüm ederek bakmak, bu tebessümü insanlara dağıtmak ve birlikte olduğu insanlar arasında, yalnız kaldığında bile, tebessüm etmek ne güzel bir bakıştır deyilmi?.. Örneğin; bayanlar erkeklerin çok dikkatsiz ve ilgisiz olduğundan yakınırlar. Aslında öyle değil yanılırlar. İlk izlenim herkes için çok önemlidir. Bir erkek bir kadınla, diyalog halindeyken, üç saniye içinde, üç şeye dikkat eder.. En önemlisi göz tebessümüne. güler yüz tebessümünün yapmacık olup olmadığına, konuşurken sözleriyle yüz ifadesinin çelişip çelişmediğine. Öyle ise; tebessümü hayat felsefesi yaparak, gözlerinizden eksik etmeyelim.. Gerekirse gözlerinizle içten gülümseyerek bakış atın. Güzelliğinize güzellik katın. sempatik görünün.. Hayata tebessüm ile bakan, sevgi dolu insanlara selam olsun … 





=============== SEVGİYLE BAŞLANGIÇ, BAŞARIYA YOL AÇAR ======================= 

Söylediğin sözde, yaptığın işte ve düşüncelerinde ,sevgiyle hareket edersen, mucizeler oluşur. sevgiden gelen her şey, sana neşe ve huzur verir. Neyin doğru olduğunu bilemediğin zaman, gözlerini kapat , derin bir nefes al ve sakinleş. Yapmak istediğin şeyi düşün ve hayal et. Hissettiğin şey , yüzünde neşe ve mutluluk gülücükleri açar. Zaten sen, kendin için neyin uygun olduğunu sezersin. Yapmayı istediğin şeyde, önce sevgiyi ara. Niyetin sevgi olduktan sonra, onların birer birer, gerçekleştiklerini görürürsün. Niyetin ne ise, menzilin’de o olur. Böylece her yeni günde, yepyeni mucizelere kollarını açmış olursun. 




=============== YALOVADA, SANDALDA BALIK ZİYAFETİ, ZEVKİN ÖZÜDÜR ============= 

Yalovada balık ekmek denildiğinde akla ilk gelen popüler yer, balıkcılar lokali yanındaki sandal balıkcılardır. Özellikle öğrencilerin ve damak zevkini bilenlerin uğrak yeridir. Burada suriyeli dilencilerin çoğunluğu sizleri rahatsız etse de, balık ekmeğindeki ızgara kokusu ve lezzeti bunu unutturmaktadır. Ekmek arası balık yerken, içinde arpacık acı büber, yanında mutlaka şalgam suyu alınırsa, lezete lezet katarsınız.. Benim yaptığım hatayı yapıpta tabakta balık istemeyin. arada çok lezzet farkı olduğunu bizzat fark ettim.. Bununla birlikte, balık ekmek, ekmek arası döner ve köfteden, daha sağlıklıdır.. Mükemmel bir lezzet olmasına rağmen sağlık açısından baktığımızda, omega 9 balık yağı vitamini bulundurması açısından, her zaman ön sıradadır. Çeşitli yeşilliklerden oluşan, salata ve yanında şalgam suyu bulunan, sakin manzaralı bir ortamda, balık ziyafeti bambaşkadır. Mutlu kalın,huzurlu kalın 





=================== ÇALIŞAN BİR İNSAN, TATİL YAPMAK ZORUNDADIR ================= 

Oksijeni bol bir yerde dinlenmek oldukça gereklidir, İyi bir dinlenme için yeterli zamana ve uygun bir yere ihtiyacı vardır. Dinlenme yerleri temiz havalı, hoş görünümlü ve gerekli konfora sahip olmalıdır. Ruhen Dinlenme,insanın ruhsal yapısını, toplumdaki yerini, saygınlığını, sağlığını, ve kendisine verilen önemi ortaya koyar. Çünkü insan sosyal bir canlıdır. Onun sosyal yapısı; bilgi, tutum ve davranışlarına bağlıdır. Huzursuz, ve isteksiz insanın sosyal çevresi ile ilişkileri bozulur. Ruhsal yönden gergin, yorgun olanların diğer sistemleri de sağlıklı çalışmaz. Çünkü sinir sistemi etkilenmek­tedir. Ruhen dinlenme de bu bakımdan bedenen dinlenme kadar önemlidir. onun için iyi bir tatil gereklidir. Huzurlu kalın ,mutlu kalın.. 






===============ÜRETMEDEN TÜKETEN TOPLUM, DAĞILMAYA MAHKUMDUR=============    

 Eskiden, karma ekonomi sistemi denen bir sistem vardı, Yani tarıma dayalı ekonomi sistemi.. Herkes üreticiydi.. Vatandaş, bağı ve bahcesiyle ilgilenirdi.. Üretici parasını, mala ,koyuna, bağa bahceye yatırırdı. Ürettiği ürünüde direk devletin ofislerine satar, parasını peşin alırdı. İşsizlik yok denecek kadar azdı.. Halkın tüketim koparetifleri vardı... Üretici tüketiciye malını satar, hem kendisi kazanır, hemde alıcıyı mutlu ederdi... Aracı tepeci denen şey yoktu.. Şimdi ise üreticiden çok, aracı ve tepeciler kazanmaya başladı..Özalın serbes ekonomi politikası, piyasaları alt üst etti. Kar eden fabrikalar ve kurumlar özelleştirildi..Rekabet ortadan kaldırıldı. Pazarcı, istediği fiyatı etiketine yazmaya başladı... Beledıyeler denetleyemez hale geldi.. Yerli malı üreten ve kar eden,fabrikalar özelleştirildi. sümerbankın ürettiği kumaş ve ayakkabıların yerini, çin malı kanserojen taşıyan, elyaf karışımı naylon kumaşlar ve vimlekisten yapılan muşamba ayakkabılar aldı.. Parası olan, dövüze yatırdı haksız kazanç sağladı.. Çalışmadan zengin oldu... Önceden halk dolara ve marka yatırım yapmazdı. En iyi yatırım aracı, altın ve bilezikti. Şimdi ise, Paraya yön veren, ensesi kalın parabası ekonomistler, basın yoluyla, televziyonlarda dolar düşecek yaygarası yapıyor, herkese elindeki doları aleacele satıyor, bu çakallar hemen piyasadan dolarları topluyorlar. Bir kaç ay sonra,dolar yükselecek yaygarası yaparak , piyasadan topladıkları ucuz dolarları, yüksek fiyatlarla aynı cahil vatandaşa satıp, onların sırtından tirilyonları kazanıyorlar. İşte serbes ekonominin zararları budur.. Para alıp satan ve haksız kazanç sağlayan, dövüz biroları ve bankalar bir vergi kayıbıdır... Hükümet bu tür kontrolsüz para akışlarını denetlenmeli, nereden nasıl kazandın sorusunu sorulmalıdır.. Amerika karşılıksız para basarak müslüman ülkelere verip, klarşılığında petrol ve altınları stokluyor.. Aslında, bir ülke elinde bulundurduğu altın miktarı kadar, para basmak zorundadır.. Karşılıksız para basan amerika, bastığı parayı müslüman ülkelerin iç piyasalarına sokarak, o ülkeyi enflasyona uğratıp, iflasa götürerek,halkı ayaklandırıp iç savaş çıkartırlar. savaşı çıkaran amerika, hem sılah satıp kazanıyaor, hemde enkaza dönen o ülkeyi kendi vatandaşını köle gibi çalıştırarak onartıp kaksız kazanç sağlıyor. İşte amerika budur. Öldürmez sömürür, kanını emer, kullanırda kullanır.. KAHROLSUN AMERİKA..diyerek gözümüzü açmamız lazım.Şen kalın, uyanık kalın.. 





============ŞÜPHECİLİK, ACABALARLA YAŞAMKTAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR============ 

Telepati denen bir şey vardır. Dış dünyanın insan zihnine yansıması gibi bir şey, yani çağrışım... Bir işin gerçekleşmesi ya da bir sorunun çözümü için, zihince tasarlananı arayıp bulma yoludur. .Sonuç olarak kötü şeyler düşünürsen, onu mutlaka çağırmış olursun. Başın beladan kurtulmaz. Asla kendinden şüphe etme ve acabalarla yaşama. Sen ne hissediyorsan o her zaman doğrudur ve onu yaşarsın... Dünyadaki bütün insanlar toplansa ve sana aksini söylese bile, senin hissettiklerin senin için doğrudur. Onlar farklı hissedebilir, farklı düşünebilirler..Bu senin hissettiklerinin yanlış olduğu anlamına gelmez.. Sadece onlardan farklı olduğunu gösterir. Saf kalın temiz kalın. 



============== FİKİR ZOR BİR SANATTIR. FİKİRİNİ YÜRÜTMEYENLER============== 
===============SÜRÜYÜ TAKİP EDEN, KOYUN SÜRÜSÜ GBİDİRLER=============== 

İyi yetişmiş kendini bilen bir insan , fikirlere saygılı olur. Gerek siyasette gerekse futbolda , iyi oynayanı ve başarıya imza atanları takdir eder... Siyaset veya futbol takımları için kavga eden ve kalp kıranlar, çiğ, tecrübesiz ve bilgisiz insanlardır.. Fikir gerçeğin örtüsünü açmak, küfür ise gerçeğin üstünü örtmek demektir. Fikr edenler gerçeği daima açığa çıkarır; küfredenler ise saklarlar.. Çünkü aklında fikr olmayanların dilinde küfür olur.. Kendini bilmezler küfürbaz usluplarıyla bilgisizliklerini,örtmeye çalışırlar.. Hadini aşanlar belki küfüründe fazlasını hakedebilir. Yinede köfür etmemek lazım.. Küfürle gerçeği ört bas etmenin, ömrü kısa olur. Küfüre hangi makamı ortak edersen et, hakikat kesinlikle gizlenemez..Bir Fikir hakkında, bilgin var ise konuşmalısın. Bilgin yoksa susmayı ve dinlemeyi bilmesin. Çocuklar bile, cevabını bildikleri soruları asla sormazlar.. fakat yetişkinler, genellikle cevaplarını bildikleri soruları sormayı tercih ederler. Çocuklar iknâ edici cevabı alamadıklarında, yetişkinler ise bekledikleri cevabı alamadıklarında rahatsız olurlar. O halde kaba kuvetle veya baskıyla değil, yumşak ses tonu ile uslubumuzu kontrol altında tutarak, kişileri kazana biliriz. Mualefet eden bir kişiyi bilgimizle kazanmamız mümkündür..Bunu unutmamak lazım. Öfke ile kalkan öfke ile oturur.. Günü aydın yapan, güneşin doğuşu değil, yüreğin umutlara uyanışıdır...Yüreğinizdeki tüm umutların gerçekleşmesi dileyiyle, barışık kalın... =D 






=============KENDİNİ TANIMAZSAN, SENİ SANA MUTLAKA TANITIRLAR============== 

Biz kendimizin her zaman, kendimizden daha üstün biri olduğundan çok eminiz.. Aslında, içimizde birden fazla kişilik programı birbiriyle çatışır durur. Birinin ak dediğine , öbürü kara der. Biri şu yöne gidelim derken, diğeri hayır, öbür yöne diyerek inatlaşır... Üst üste yapılan yanlışlarla doğrudan uzaklaşmakla, irade denen dostunuzu buruşturup çöpe atarsınız. Eğer yüreğinizin sesini değilde, başkalarının sesini dinler iseniz, sonrasında kendi sesinizede yabancı olursunuz.. Aslında kendinizin bir şey olduğunuza inandığınız ve hep o doğrultuda hareket ettiğiniz için, o yönde kararlar alıp uygulamaya çalıştığınızdan dolayı, bir şey olamadığınızı görürsünüz..Bu olamamaşlığa alıştığınız için başka bir şey de olamazsınız. Sonra kendinize sorarsınız? Bana ne oldu diye? Bu sorunuza kendiniz dahi cevap veremezsiniz.. Hayattan ne beklediğinizi, sizi neyin mutlu edeceğini de bilemezsiniz.. Artık içinizdeki bir yabancı ile yaşamaktasınız... Bu yüzden " ikiyi bir" yapmadığınız sürece kendinizi bulamazsınız... Onun için ne oldum demeden, ne olacağım diyeceksiniz.. 





= ============KULA KULLUK EDENLER VE ALLAHA ŞİLT KOŞANLAR DİNDEN ÇIKAR=================

Allahı ve peygamberi aradan çıkararak, kula kulluk ve secde ettirenler ve edenler, dinden çıktıklarının farkında bile olamazlar... 
================== 
NİSA SURESİ ..118 AYET =====================                                     .Allah, onu lanetlemiştir. O da (şöyle) dedi: "Andolsun, kullarından 'miktarları tespit edilmiş bir grubu' (kendime uşak) edineceğim. (Nisa Suresi, 118'ci Ayet) 






==============DARGIN YAŞAMAK İSLAM DİNİNDE GÜNAHTIR=================

Erkek olsun, kadın olsun, dünya işleri için, müslümanın, müslümana darılması, ondan uzak durması çok günah bir davranıştır.. Küs yaşayanın işi hep aksi gider. huzurlu olmaz. Huzursuzluğu yüzüne yansır ve belayı telepati yöntemiyle sürekli kendine çağırır. Sürekli dedikodu yaparak iftira edip, insanı karalamaya çalışır... Bununla birlikte, etrafındaki kişileride kendindisinden soğutmuş olur.. Fakat o bunun farkında olmaz..Dargın olan, üç gün sonra gidip barışması gerekir.., İSLAM DİNİ bu davranışa ,üç gün izin verilmiştir. . Günahın artması, barışıncaya kadar devam eder. Hadis-i şerifte, (Sana dargın olan ile git barış! Sana istemeden veya isteyerek yanlış yapanı affet. Kötülük yapanlara iyilik et!) buyuruldu. (İbni Ebiddünya) 





==================DONANMADA BİR YUDUM KAHVE =================== 

Gönül ne çay ister ne kahvehane, gönül bir dost ister çayhanede kahve bahane" dense de insan sadık bir dostu ile, sohbetin yanında güzel bir kahve arzu eder.. Sabah kahvesi içelim dedik, donanmanın o nostalji kafesinde. Güzel bir türk kahvesi, yanında likör ve hafif aromalı lokum... Türk kahvesinin tadını ne güzel'de öne çıkarıyor. Kahvenin lezzetine lezzet katar. Adalara doğru içilen bir yudum kahve, nasılda ısıtıyor insanın içini.. Canlandı yine gözlerimde, geçen yazın,sıcak kumsalı kavuran, güneşin sıcaklığı.. Izgarada balık, mis gibi kokan rakının, havaya karışmasıyla, esen rüzgarın denize sürüklediği, sararmış ağaç yaprakları.. Romantik bir ortam oluşturur lodos rüzgarı, yalova sahilinde.. Kolunda sepetiyle çiçek satan, sempatik çingene kadının, kadife sesini duyuyoruz hemen yanı başımızda...'' Sevenlere çiçeklerim var'', sözüyle ısıtıyor bulunduğumuz ortamı.. Fal bakarak anlatır,meraklı sosyete kadınlara, uzun uzun geleceklerini. Bir huzur bir neşe bırakır masadakılara . El sallayarak ayrılır kafeden, çiçek satan çingene kadın.. İşte bir günde böyle geçti ömrümüzden ... Şen kalın, romantik kalın.. hayatla iç içe kalın.. 




=================SİZİ, SİZ YAPAN BENLİKLERİNİZDİR ==================== 

"Sizi siz yapan, giyiminiz, makamınız veya zenginliğiniz değil, bilginiz, zekanız ve uslubunuzdur... Ne kadar çok şeye sahip olursanız olun, sizi siz yapan karekterinizdir. Bu da toplum içindeki hal ve hareketinizle, sözünüz ve sohbetinizle belli olur..Bazı İnsanlar yaradılışı gereği, hiparatif, ağırbaşlı veya kabiliyetsiz olabilir.. İşte bu bir kusur değildir.. Kabiliyet dışarıdan gelen etkiyi alabilme gücüdür... Yani doğuştan gelen yetenek ve kabiliyetin, yetenekli bir kişinin yanında kazanılması mümkündür... Çırağın usta olması gibi.. . Herkesin mutlaka bir hedefi vardır. Bu hedefinize, prensiplerinizi koruyarak, çizginizden taviz vermeden ulaşmanız mümkündür... İşte bizleri birbirimizden farklı kılan tek şey, taşıdığımız düşüncelerin değerleridir. Yani kişinin İyi niyeti, sosyallığı ve hoşgörüsü, kişinin özüdür... Bizlerinde hayata bir bakış açısı vardır. Bazen taban tabana zıt, bazen tartışarak, ortak noktada buluşan fikirlere sahibiz. Mutlaka fikirlerimizi paylaşarak, kesin yargıya varmalıyız... Ben biliyorum, benim tezim doğru demek yanlış olur.. Onun için sabit fikirli olmamak lazım.. Aslında insanları farklılaştıran, bu farklı bakış açılarıdır.Her yanlışa evet doğru size katılıyorum dersek, şikayetçi olduğumuz o koyun sürüsünden ne farkımız olabilirki. Ozaman bizleri güden çobanda çok olur.. Şen kalın sosyal kalın. 







============== AZ SOSYALLIĞIN ÖMRÜNÜZDEN GÖTÜRÜSÜ ÇOK OLUR ================ 
Sosyal iletişim hayatımızın üzerinde kurulduğu bir parçadır. Bu kadar önemli bir parça olunca, bulunduğumuz ortamda yapılan hataların bizden götürüsü de büyük oluyor. Bu önemli noktalardan bir tanesi, iletişim kurma çekimserliğidir. Sosyal iletişim konusunda kendimizi geliştirmek istiyorsak, bilgisayar karşısında değil, insanlarla iletişim kurmaktan başka bir şansımız yoktur. Hafif sosyal ortamlara girdiğimizde mutlaka selam vererek girmeliyiz ve çıkarken de “ kolay gelsin” yada “ hoşça kalın “ diyerek çıkmalıyız. Her şeyin ilk adımını atmak zordur. İlk adımı attıktan sonra, selam ın yerini küçük sohbetler alabilir. unutmayalım-ki hayat bir bütündür. Kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur. Kişinin unvanı veya giydiği elbise, o kişiye kişilik kazandırmaz. Kişinin hal ve hareketi , sohbeti ve yaklaşımı kişiliğinin aynasıdır... Karşımıza ne zaman ne çıkacağını asla bilemeyiz. Ne oldum demeden ne olacağım demeliyiz. Bundan dolayı sizi sevmeyenlere dahi güler yüz tebessümü gösteriniz. çok şeyin değişeceğini göreceksiniz. Sevmek ve sevilmek, hoşgörünün bir parçasıdır. insan olanlarada bu yakışır., Bunu unutmayın ne kadar çok insan tanırsanız , sosyal değeriniz o kadar yüksek olur. Hiç unutmuyorum.. Bana bir hemşehrimin önerisiydi. '' .Hemşehricilik yapma, insan olana değer ver ama seçici ol'' demişti.. İşte ben bu ilke ile hareket ettim ve çok faydasını gördüm.. Kısacası konuştuğunuz insan yeter ki adam olsun,, onun,dili dini, ırkı o kadar önemli değil. Önemli olan, karakteridir... En güzel yerlerde,en doğru insanlarla yollarımızın kesişmesini ve her zaman en iyisinin değil,en hayırlısının olması dileğiyle...Sağlıkla kalın. =D 





============SİZİ GERMEYE ÇALIŞAN, GERGİN İNSANLARA KARŞI NEŞELİ OLUN ===========

Bazı insanlar, yetiştikleri çevreden veya bulundukları aile ortamından, aldıkları ahlak ve davranışlarla hareket ederler. Kimileri hayat doludur... Bulundukları yere, neşe sevinç katarlar.. Kimileri de, bulunduğu ortamda gerginlik, huzursuzluk ve geçimsizlik yaratırlar.. Hayatın provası yoktur.. Ne yeniden yaşamak mümkün, ne de yaşadıklarımızı silebilmek. Tüm tasalar'ın kaygıların ilacı neşedir... Tüm mutsuzlukların ilacı aşktır, sevgidir.. Bunlar yapılması gereken ,denenmiş gerçeklerdir. Bu gerçekleri daha fazla uygulamak,daha fazla hissetmek gerekir... Gireceğiniz bir ortama daima güler yüz tebessümüyle girin, size itici bakanlara dahi, tebessüm edin ve selam verin, gerekirse hal hatır sorun. Onun davranışının değişeceğini göreceksiniz. Sevgi yok etmez, aksine besler ve büyütür bütün duyguları . Her beslenen duygu ve düşünce, sevgi ve aşk ile ortak bilince katılır, Büyür'de, büyür ve sonunda sizi acıtan, yüreğinizi kanatan, her şeyin eriyip gittiğini ve yok olduğunu göreceksiniz.. Sizlere, sevgide ve aşkta ,kaldığınız huzur ve neşe dolu duruşlar diliyoruz. Hoşça kalın, sevgiyle kalın... 






============== NE MUTLU İZ BIRAKANLARA ============ 

Ne güzel unutmuştum seni bir ara... Bugün çocuklarla sohbet ederken, yine bu çocuklar hatırlattılar seni bana... Herkes güzel bir şey anlatsın dedim .Yine senin yeşil gözlerinden, küçük dudaklarından ve altın sarısı saçlarından bahsettiler.. Seni hiç unutmamış, garibim kimsesiz öksüz çocuklar. Tabiki onlarında duyguları var dedim ve dinledim.! Nasılda çocukların belleğinde yer etmiş, sana özgü olan o güzelliklerin... Sanki ayçiçeklerinin, kalıcı renkleri yansımış sana.... İnan seni unutur gibiydim, yine seni hatırlattılar bu garibim çocuklar... Hadi gelde unut, nasıl unutacaksın? Unutta göreyim, kolaymı sanki? Neyse sizlere, yaşam boyu mutluluklar, işlerinizde başarılar dilerim .. Hayat ve neşe dolu,gizemi keşfedilmemiş güzel.. Bandırma; 15 Ağustos 2001(inanma tarih bu değil). 



===BANA COCUKLUĞUMU GERİ VERİN, BÜYÜKLÜK SİZİN OLSUN=== 

Bazen çocukluk anılarım canlanır gözlerimde. Bir filim şeridi gibi. Unutamadığımız, aklımızın bir köşesinde yatan çocukluk anılarımız. Tarlada kelebekler peşinde koştuğumuz, çayırda zıplayan leylekleri yakalama hevesimiz, Kışın gaz lambası ışığında, iskambil kağıdı ve uzun eşek oyunları.. Anlatmakla bitmez, kızakla kaydığımız, kışın kar üzerinde oynadığımız futbol maçı ve tandırın etrafına toplanarak ısındığımız o güzel günler... Belki güzel, belki acı, belki 'de komik. Çocukluğu dolu dolu yaşadık, ama disiplin içerisinde... Saygıda kusur etmek mümkünmüydü... Çocuk çocukluğunu ,büyük büyüklüğünü bilmek zorundaydı. Büyüklere yer vermemek, yanında sigara içmek veya ayağını ayağının üzerine koyarak ,yayılarak oturmak, imkansızdı. Yapanların ya kulağı çekilir, yada tokatı yerdi. Babanız duysa bır tokatta babanızdan yerdiniz... İşte biz böyle terbiye aldık. Evet , Çocuk olmak hep hayal etmektir.. Masumduk çocukluğumuzdaki hüzünler bile, çok daha güzeldi, içimizi acıtmazdı şimdiki gibi.. O zamanlar hep büyümek istemiştim, şimdi ise çocuk olmayı ..Geçmişinizi unutmamanız dileğiyle.. =D Akhisar Yüksek okulu 22 Haziran 1996 






==== BİZLER CUMHURİYETİN YETİŞMİŞ CUMHURLARIYIZ ==== 

Biz cumhuriyeti benimsemiş, cumhurlarız.. Siyah önlükler içinde harçlıksız, karda kışta, yokluklarla okuduk.. Varlığı da, yokluğu da ,paylaşmayıda İyi biliriz.. Üretken yetiştik bizler. Hiç hazıra konmadık, israfın, günah olduğu aşılandı bizlere... Yerli malı kullanırdık, çünkü sağlıklıydı. Kendimiz üretirdik ,doğal yollardan.. Her şey katkısızdı, doğaldı.. Tansiyon, şeker yükselmesi neydi bilmezdik... Cefayı sonuna kadar çeker, vefayı fazlasıyla öderdik. Büyük şeylerde gözümüz yoktu, küçücük mutluluklarla yetinirdik.. Yüreğimizle yaşar, sevdiklerimizi dünya malına değişmezdik.. Büyürken küçülmeyi biliriz bizler.. Düşerken dik durmayı, yeri geldiğinde susmayıda.. Biz böyle öğrendik. Belki ailemizden, belki mahalle bakkalından.... En önemliside öğretmenlerimizden.. Hep güzel insanlardan, hep iyi insanlardan, öğrendik öğrenmemiz gerekenleri.. Zamanla büyüdük, olgunlaştık.. Girdiğimiz toplumda sevilirdik terbiyemizle.. Bazen değişik tiplerle karşılaşırdık.. Kimi dost olur, kimide ukala.. Bazen biri samimiyetle gelir yaklaşır, diğeri menfaat için uğraşır.. Suyun akışına göre hareket ederdik... Boş ver gitsin. insanlar istediği gibi yorumlasın seni; Eğer kalabiliyorsan sen özün gibi, iyiye güzele dürüstlüğe talip olarak, ne mutlu sana.. Yüzündeki sessiz bir tebessüm ile, hayata devam et. Bırak sana saf desin, kendini uyanık zanneden, bildiği yanıldığına yetmeyen soytarı takımı zavallılar. Sen o saflıkla yaşa. Saflık temizlikdir, dürüstlüktür... Bunu unutma. Saf kalın temiz kalın.. İzmit yarımca sahil gülağacı:16 temmuz 1997 




=================== GÖZLER DAİMA GERÇEKLERİ SÖYLERLER =============== 

Mavi Göz: En güzel göz rengidir ve hepimize çekici gelmektedir. Mavi gözlü insanlar daha geç yaşlanırlar ve her zaman canlı bir duruşları vardır. sevimli, çekici ve çok dost canlısıdırlar. ama yalan söyler .Enerji dolu insanlardır. Başkalarını mutlu etmek onların doğasında vardır. Çok nazik sevimli ve insanlara yardım etmeyi seven insanlardır. Manevi yönleri çok gelişmiş uzun ilişkiler süredürebilirler. . Duyguları oldukça açıktır ve en çok önemsedikleri şeylerden biri mutlu bir aile ortamıdır. Yeşil Göz: Çok canlı, yaratıcı ve maceraperest insanlardır.. en kötü tarafları ise Kin tutup intikam almayı isteyen ve yeşil ve yalan insanlardır . Çok iyi br müzik kulakları vardır ve hayata tutunmayı seven hayat dolu bir tarafları mevcuttur.Hayatlarına müdahale edilmesini hiç mi hiç sevmezler. Çok tutkulu severler ama bazen çok kıskanç olabilir. Kahverengi Göz: Sonderece gerçekçi, sadelik, güç ve yaratıcılığı temsil ederler. Mamaneviyata çok önem verirler, sevgileri ve sadakatleri fazla olur ve eşlerini mutlu etmeyi çok severler. Duygularını ifade etmek için korkarlar. mizah duyguları vardır ve sizi sevindirebilirler. yol gösterici ve danışılacak özellikleri vardır. Oldukça yaratıcı ve çok iyi bir moda anlayışları bulunur. Ela Göz: Sevgiyi bekleyen, cesur, mücadeleci ve tatlı, sempatik ve maceracı yönleri bulunur... Çok çabuk sinirlenselerde sinirleri çabucak geçer. Kahverengi ve yeşil gözlü insanların tüm niteliklere sahiplerdir. Ela gözlü insanların genelde şanslı oldukları gözlenmiştir. Siyah Göz : Siyah gözlerin en önemli özelliği canlı ve tutku dolu bir kişi olmasıdır. Kendilerini bir işe tam vermedikleri için başarılı olamazlar. Herkesten daha iyi olmaya çalışırlar. Siyah gözlü insanlarda kolay güvenmezler ve içlerini hemen açmazlar.. Aşk konusunda başarısız, ama aşık oldukları zaman çok sadıklardır. fakat aldatıp gider.. Güçlü manevi inançları vardır. Bu insanlar güvenilir ve sorumluluklarını yerine getiren insanlardır. Olumlu özelliklerinin yanında belki en çok göze batan özellikleri tartışmacı olmalarıdır. Gri / kurşuni Göz: Gri gözlere sahip insanlar kırılgandırlar. Yine gri gözlü insanlar birçok bakımdan ela gözlü insanlara benzeyebilir. Çok çalışkan ve sürekli bir meşgale bulabilen insanlardır. Huzurlu ortamları ve özellikle bahar ayla
rını çok severler. 

 




============= İÇTİĞİMİZ ÇAYIN, YAPILIŞI, FAYDASI VE ZARARLARI ==============

Çay; keyif verici ve rahatlatıcı özelliği ile,vazgeçilmez içeceklerden biridir.. Doğu Karadeniz Bölgesinde yetişen çay, belli işlemlerden geçerek kurutulur paket haline gelir...Paketlenmiş haline çay otu denir. Çay Uyarıcı etkisi nedeniyle zihinsel ve bedensel yorgunluğu gidericidir..Kolon kanserini önler, midenin çalışmasını destekler. Kolera, guatr gibi hastalıkları tedavi eder.. Ayrıca diş ve diş eti rahatsızlıklarında tedavi ederek, ağız kokusunu engeller. Fazla tüketilmesi kalp çarpıntısına, mide bulantısı ve uykusuzluğa sebep olur. ÇAY NASIL DEMLENİR: Su kaynadıktan sonra ocaktan alınır, Ilık su ile çay otu yıkanır. Tozu giderilen çay otu, ocaktan alınan suyun içine yavaş yavaş bırakılır. Demliğin musluğu peçete ile kapatıldıktan sonra, bir havlu ile demlik sarılarak, 15 dakika demlenmesi için beklenir. İçmeye hazır hale gelen çay, içilince kokusu, demi ve aroması, keyif verir . Ayrıca ince belli bardak ile ikram edilen çayın içimi daha zevklidir.. Her bardak ile çay içilmez. Mutlaka bir lezzet farkı olur. . Afiyet olsun. 




============SEVGİ İNSANA ÖZGÜDÜR, İÇTEN BAKAN GÖZLERDE BULUNUUR..============= 

Bir İnsana, kendini zorla sevdiremezsin.. Bana güven, beni hisset diyemezsin.. Eğer kalbindeki yangını hissedemiyorsa ve güvenmeden seviyorsa, Ona tek bir söz söyleyebilirsin .. ''Sen bilirsin''.. Ne kadar güzel ve özel bir cümle değilmi? Gönül kapısının sadece içeriden açıldığını unutmamak lazım..Nazik ve zarif konuşmaktan çekinmemek gerekir. Çünki başka türlü, kibar ve samimi biri oldugunuz tam anlaşılamazki. Eh işte nediyelim artık, Samimiyetimiz arttıkça, dilimizde kabalaşıyor nedense. Anlamadım gitti, bu insanlar... 





 


=========STRESİNİZ İÇİN MEDİTASYON ZORUNLUDUR ========= 


Çalıştığımız iş yerinde girdiğimiz stres ve yorgunluk, stres ve zihin boşaltmak için dinlenmemiz gerekir. Meditasyon yaparak, ruhen ve bedenen dinlenmemiz mümkündür. Sandalyede veya yerde bağdaş kurarak, başımız ve omuzumuz dik şekilde başımızın gökyüzüne değdiğini hayal edelim. açık olan gözlerimizi hafifçe kapatıp belli bir noktaya bakalım. nefes alıp verdikten sonra, sessizce oturarak sakinlik oluşur. Böylece dış ve iç sessizlik oluşarak, dinlendiğinizi fark edersiniz. Küçük bir gülümsemeyle oturup, kendimize karşı sevecen olalım.. Stresten uzak kalmak için yapılan meditasyon insanların üzerinde etkili olmuştur. Meditasyon, sonrası kişiler daha rahat ve düşünme sağlayarak, ruhen ve bedenen dinlenme sağlar. Baş ağrısı ve migren sorununu ortadan kalkarak, kişi kendini daha rahat hisseder. Meditasyon yapan ,zihnini boşaltıp daha rahat düşünerek, mutlu ve huzurlu olur. Meditasyon yapmanın saati ve zamanı yoktur. Kişi kendini kötü hissettiği an bu yönetimi uygulayarak rahata ve huzura kavuşur. 

 






 

===============SOSYOPAT VEYA PİSKOPATLARIN TİPİK ÖZELLİKLERİ =============== 

Sosyopat, hoş olmayan davranışlarda bulunan, kurallara ve kanunlara uymayan, verilen cezaları ve ikazları hiçe sayan ,bunlardan ders almayan tiplerdir... Sosyopati suça yönelik ve antisosyal kişi bozukluğudur. Bu modeller Sahtekarlık, düzenbazlık ve aldatma, konusunda ustadırlar.. İhtiyaçlarını karşılamak için yapamayacakları şey yoktur. inandırıcılık konusunda oldukça yeteneklidirler. Başkalarına zarar vermekten zevk alan, dedi kodu ve yakıştırma yapmaktan zevk alan, huzursuzluk çıkaran tiplerdir.. Bu tipler; küçük yaşlarda sevgisiz, ilgisizlik ve şiddete maruz kalarak büyüdükleri için, vicdan azabı çekmezler.. Bunların acıma ve üzülme duyguları yoktur. Yaptıkları kötü bir şeyden hiçbir zaman pişmanlık veya vicdan azabı duymazlar. Tam tersi, öfke ve şiddet duygularını saklayarak,intikam almak için uygun zaman kollarlar. Hafif kışkırtmalar, onları harekete geçirmek için yeterlidir. Sonuç olarak sosyopatlar, çabuk sinirlenirler. Başarısızlığa, disipline ve eleştiriye karşı ani ve şiddetli tepkiler gösterirler. Alıngan, anlamsız şeylere kızar ve saldırganlaşırlar. Ancak, öfke patlamaları genellikle kısa sürelidir ve sanki hiç bir şey olmamış gibi davranmaya devam ederler.Bunların kesinlikle suçluluk duygusu hissetmezler.. 

 




 

============SADIK OLMAK BİR ÖMÜR BOYU MUTLU KALMAKTIR.============== 

 

Aşk bir tutkuysa, sadıklık sürekli tutkudur. Yani evrenseldir. Bu nedenle sadıklık; kopmayan ve ihanet etmeyendir bununla birlikte, yolda bırakmayan ve üzmeyendir. Bir ömür boyu, sevgisi eksilmeden bağlı kalmaktır. Sadık olan kalbinde her gün büyüyen özlemi, olgunlaştırıp, geliştirerek, bağlı kalmak ve yürekten sevmektir. Sadıklık öyle bir duygudur'ki, yarın yapacaklarını aklında tutan, dünden kalmış karanfillerin kokusunu, aşkının ruhunda koklayandır, Sadıklık ; dilinden çıkan her cümleyi, nisan yağmuru gibi onusırıl sıklam ıslatmaktır. 




==============SEMPATİNİN OLMADIĞI YERDE EMPATİDEN SÖZ EDİLEMEZ ===========

Düşkünü reddeden bir insanda, acıma duygusu yoktur,O kişi her zaman, sevimsiz ve iticidir.. Yaradılanı sev,yaradandan ötürü, sözleriyle sevgi aşılamak ve hoşgörmek, onun yerıne kedini koymak, insancıl bir davranıştır.. Herkes yaradandan ötürü, yaradılanı sevmek zorundadır..Herşey olması gerektiği gibi olur..O zaman "olması gerektiği gibi olanları hoş görmemek, İlahi bir karara ihtiraz etmektir.. Asi olmak, allaha isyan etmekten başka bir şey değildir. Asi olanların, yokluk yoksulluk içinde kıvrandıklarını, iki yakalarının bir araya gelmediklerini, sürekli insanlara muhtaç olduklarını görüyoruz ..Kuruluşumuza her hafta sonu ziyarete gelerek, bu öksüz çocuklara bayram havası yaşatan, onları kendi evlatları gibi sevindiren ve yardımlarını esirgemeyen, değerli komutan, İsmail KÖROĞLU beye, teşekkürlerimizi bir borç biliyoruz.. Keşke insanlarımız ismail bey gibi duyarlı olsalar.. Yalova rehabilitasyan merkezinden, Selam olsun sizin gibi kendini yardıma adamış , duyarlı ve örnek ordu mensuplarına.. 





========PİŞMANLIK, İRADESİZ VE AMAÇSIZ OLARAK YAPILAN, BİR EYLEMDİR..=========

Geçmişte, doğru yaptıkların için, asla pişmanlık duyma ve özür dileme. Yaşadıklarının senin için önemli bir ders olduğunu kendine hatırlat... Bu tecrübe ile aldığın bilgiyi, özenle incele.. Herhangi bir olayda yaptığın hataları ve yeniden aynı durumda olsan dahi, nasıl davranacağını iyi duşun.. Gelecek olaylar için kendini hazırla. Kırılan vazo zaten tamir edilemez.. Gelecekte başka vazoların kırılması önlenebilir. Kırılan pis bir vazo için üzülme . At çöpe gitsin.. o zaten kirlenmiş, içini mikroplar kaplamış kirli bir vazodur... 

 




 

============GÜZELLİK VE ÇİRKİNLİK , KİŞİNİN ÖZÜNDE DEĞİL SÖZÜNDEDİR =============

Güzel kadınların karşısında her erkek biraz daha çirkindir. Egemen olamaz ,sözü ve sohbetiyle, ne kendine nede karşısındakına.. Bilemez ne yapacağını, ne söyleyeceğini, nasıl davranacağını. Parası veya makamı varsa, biraz daha şanslıdır, biraz yakışıklı birisi ise yakışabilecekleri ihtimali için rahattırlar.. En önemlisi biraz birbirini anlayabiliyorlar ise, benzer acılar çektilerse, benzer korkular atlattılarsa, bağlı olurlar birbirilerine. Yaşadıkları dünyalarında karşılıklı birbirinin ilgilerini çektilerse, mutlulukta yoktur onların
.işte o anlamlı bakışlar anlatır her şeyi, karekteri, kişiliği ve edebi. Buda mutluluğa ve mutsuzluğa yansır .. Yinede herzman şen kalın, mutlu kalın..

 










========== BAZI İNSANLAR VAR, SOHBETLERİ KADAR SEVİMLİDİRLER ============= 

Yazmak istiyorum, bu güzel insanlara,içimden geçen en güzel şeyleri, ama yazamıyorum. Ya yanlış anlaşılırsam korkusu var içimde,. Özü güzel, sözü sohbeti güzel, hayat dolu, neşe dolu bu güzel insanlar, her zaman bulundukları ortama , sohbetlerıyle huzur ve neşe katarlar.. Sohbete renk ve ışık katan, bu güzel insanlarIn sanki nesilleri tükenmiş gibidir. selam olsun sayıları azalmış olan bu seçkin ve mümtaz insanlara... 

 


==========İLAHİ AŞK, KİŞİSEL AŞK, FARKETMEZ, AŞK AŞKTIR YAŞAMASINI BİLENE=========== 
Biten değil,bitmeyen aşklar acı verir sevenlere ve sevilenlere.. Sonuna kadar yaşadığın değil, doymadan kalktığın aşklar Izdırap verir aşkı ve sevgiyi yaşayanlara.. Karşındakinin suçlu olduğuna değil, kendinin suçlu olduğuna İnandığın aşklar hayatı maf eder.. Sorumluluğu karşı tarafa değil, Kendine de yıktığın aşklar içini acıtır birazcık.. Aşkın acısı keşkelerin sayısıyla orantılıdır.. Keşkeler fazla ise, aşkın acısı çoktur.. Keşkeler yoksa, artık aşk da yoktur.. aşkı ve sevgiyi yaşamanız dileyiyle.. 



 

=====================EL HAYA , YANİ UTANMA DUYGUSU =================
Asla farklı olduğun için utanma. Eğer çevrende senin gibi düşünen seni anlayan insanlar yoksa, o zaman çirkin ördek yavrusu hikâyesini hatırla. Muhtemelen seni yanlış yerde, yanlış insanlarla birlikte olduğun için, seni anlamıyorlardır. O halde, hedefin ait olduğun yeri bulmak olmalıdır. Asla muhteşem bir kuğu olduğun gerçeğini unutma ve ördek olmak için uğraşma. 




=========ÖN YARGI TEZ BİR ÇIKIŞTIR, BİLMEDEN KARAR VERMEK YANILGIDIR.============

Yargılama alışkanlığını değiştirmek, bilinçli bir çaba ister. Mutluluğu ve ilişkilerdeki uyumu, ancak iyi disiplin edilmiş düşünce oluşturur.. Doğru İlişkilerinizde, biraz daha uyum arıyorsanız, kendinizin ve karşınızdakilerin davranışlarını öngörüp, kendini karşıdakinin yerine koyarak, olgunluk alışkanlığını içinize oturtmanız gerekir.. Farklılıklarımıza değil, benzerliklerimize konsantre olarak yaşamayı öğrenmek, ne kadar önemlidir.. Ortak bağlarımızı güçlendirmek için, düşküne, ''Benden farklısın'' demekten ziyade, ''benim gibisin'' diyebilmek ne güzel bir duygudur ''Beklentilerim, hayallerim ve sevgim seninkinden farklı değil, aynı'' diyebilmek ve kendimizi başkasının yerine koyup, onun hissettiğini hissedebilmek olgunluk ve empati değilde nedir? Şen kalın.. 





============AŞIRI BİREYSELLEŞME,OTORİTEL BİR BASKIDIR, SIKINTI YARATIR ===========
Bireyselliğin aşırılığı, tersi tepki yaratır. Herkes şöyle ya da böyle başarı kazanmanın, anahtarlarına sahip olduğuna inanır ama sıra uygulamaya geldiğinde, kasvetli psikolojik haller takınarak, daima diğerlerine zarar vererek başarısız olurlar. Çocuklarınızı ve öğrencileriniz, arkadaşlarını örnek göstererek ezmeyin ve üzmeyin. ''O çalışkan ve sessiz, sen neden öyle olmuyorsun'' demeyin. Çocukların seviyesıne inin. Gerekirse, sizde çocuk olun, onların seviyesine inerek,anlıyacağı dil ile konuşun ama güler yüz tebesümüyle ikna edin. Bunu unutmayın , zorbalıkla ne terbiye edilir ,nede bilgi aşılanır.. Aşırı birysellik, çocuğu pısırıklaştırır, tutsak hale getirir, özgürlüğü kısıtlanır. Ne okulda, nede gurup içinde, kendini ifade edemez, sessiz kalır... Böylece çocuğun, gelişmesini ve büyümesini engelemiş olursunuz.
 





============OLUMLU DUYGULAR, İYİ YÖNDE BİLİNCİ VE DAVRANIŞI TETİKLER============ 
Olumlu duygu ve düşüncelerin oranı, ne kadar yüksek olursa, ortak bilincin görüşü de o derece etkilenecektir.. Ortaya çıkan görüş birliği istenen olumlu sonuçlara yaklaşmış olacaktır. Sorumluluklarınızın, ne kadar çok ve ne kadar önemli olduğunun farkındasınız. Ben tek başıma neyi değiştirebilirim ki demeyin. Siz tek başınıza tüm dünyanın değişimine muazzam katkıda bulunabilirsiniz. Sizin kendi duygu ve düşüncelerinizde yapacağınız değişim ve duruşunuzdaki güç, önce çevrenizi güçlendirecektir.. Aynı zamanda çevrenizle birlikte, çevrenizin çevresini de dikkate alın.. Bilmem farkedebiliyormusunuz sizin ufacık bir tohum olan duygu ve düşünceleriniz, ne kadar genişliyor, büyüyor ve ne büyük sonuçlara sebep oluyor. Bir tohum sadece bir tohum değildir, içinde binlerce tohum barındıran yüzlerce tohumu saklar ve sonuçta milyonlarca tohumun çıkış noktası olarak devleşir. Duyguda işte böyledir. 





==========HAYAT VE SEVGİ DOLU İNSAN, ETRAFINA SEVGİ VE MUTLULUK AŞILAR. ===========
Sevgi dolu insanlar görmüşüzdür etrafımızda, kötülüklere bulaşmamış, maddi değerler uğruna doğruluktan ve inançlarından sapmamış, güzelliklerin mutluluğun ve iyiliğin tüm insanların hakkı olduğunu bilen insanlar… O insanlar kötülüklerle karşılaştıklarında bile tebessüm ederler ve kötülüğün esas kaynağını düşünüp karşılarındaki insanı mazur görürler, üzülmüşlerse eğer, bu üzüntü aslında karşılarındaki insan içindir.Zaten o insana kötülük yapmak da kolay iş değildir, sevgi dolu bağışlayıcı bakışları, iç zenginliğini, doyumunu, sınırsız mutluluğunu ve yenilmezliğini minik bir gülümsemeyle öylesine güzel sunar ki, sevgisinin gücü karşısındakini etkisiz bırakmaya yeterli olur genellikle… Eğer karşısındaki kişi, kendi sevgisini yeterince derine saklayabilmiş ve üstüne yeterince kötülük depolayabilmişse, yapacaklarını yine de yapacaktır, ama iyi bir insana yaptıkları onu yaşamı boyunca rahatsız edecektir, birgün, en geç yaşamının son günü, yaptığının aslında kendisine yapabileceği en büyük kötülük olduğunu farkedecektir… 



============SEVMEK, iNSANA ÖZGÜDÜR. SEVİLENE VERİLEN BİR DEĞERDİR. ==============
Önemli olan, ilk defa değil, son defa sevilmeye layık olanları, karşılıksız ve beklentisiz seve bilmektir.. Bir gün seni yürekten sevenin, güzeI gözIeri yaşIarIa doIarsa, sakın ha '' Sen yaktın, sen isteyerek yandın'' deme.. Duyguları ile oynama, seni sevenin.. Her zaman alttan al,derin ve ihtirasIı sev. KaIbin kırıIabiIir ama hayatı doIu doIu yaşamanın tek yoIudur sevmek.. sevildiğini hissedebilmek ve ona, sevdiğini söyleyebilmek, mutluluktur ve haz almaktır... Her an seni seveni düşünebilmek, ona sahip olup, onu sevebilmek, çağrılmadan yanına gidebilmektir sevmek.. Kısacası sevmek , loş mum ışığında, elele, göz göze gelerek, diz dize oturup, koklaşmak, aşkının ılık nefesini tenefüs etmektir. sevgiyle kalın, aşkla kalın =D 





======İLİŞKİ DİYALOG İLE BAŞLAYAN SOSYAL İÇERİKLİLİKTİR======
Bizi, bize tanıtan dinamiklerdir. Bütün insan ilişkilerinde , kendi içsel zenginliğimizi görmek ve gösterme, şansını elde ederiz. Böylelikle karşı cinsle olan ilişkilerimiz, bizi kendi bütünlüğümüze ulaştırır. Hayatımıza iyi bir ilişkiyi çekmek istiyorsak, kendimizi sevmek, saymak ve iyi davranmakla işe başlamalıyız. Kendimize başkalarının bize davranmalarını, istediğimiz gibi davranmadığımız sürece istediğimiz ilişkiyi çekebilmemiz ya da varolan ilişkilerimizi sağlıklı bir hale getirebilmemiz mümkün değildir. 





================HOŞGÖRÜ EMPATİ OLUŞTURMAKTIR====================== 
Hoşgörü, sağlıklı insan davranışıdır, sağlıklı insan hayatının özüdür. Beşeri münasebetlerin temelidir. Hoşgörü ne bir vurdum duymazlık nede, görmezlikten gelmektir. Hoşgörü kendini bilmek ve haddini bilerek,sürdürülen hayat biçimidir. Bununla birlikte bir anlayıştır ve anlayışlı olmanın adıdır.. Aynı zamanda, sevginin yoludur, hataları düzeltmektir. Hoşgörü, bana ne lazımcılık değildir, anlayışın kendisidir. çağın getirdiği sorunların, aç gözlülüğün, doyumsuzluluğun, sevgi yoksunluğunun, güvensizliğin çaresi olabilecek bir anlayış tarzıdır, Kısacası insanın özüdür. 





===========COŞKUYA YER AÇMAK , MUTLULUĞA ATILAN, İLK ADIMDIR.. ==============

Kişinin kendini bilmesi, son derece temel bir şeydir. Bu zor değildir,zorda olamaz.. Sadece öğrendiğin bazı şeyleri, unutmana bakar. Kim olduğunu bilmen için, her herhangi bir şeyi öğrenmene gerek yoktur.. Yalnızca bildiğin birkaç şeyi unutman gerekir. Öncelikle nesnelerle ilgilenmeyi unutmalısın. İkinci olarak da... düşüncelerle ilgilenmeyi unutmalısın. Üçüncüsüde tanıklıkdır kendiliğinden gelecektir. İlk anahtarnedir bilirmisin? izlemektir. Sessizce oturup bir ağaca bak ve yalnızca izle.. Onun hakkında düşünme.’’Bu ağacın türü ne’’ diye sorma. Bunun güzel mi çirkin mi bir ağaç olduğunu söyleme. Onun etrafında hiçbir düşüncenin dalgalanmasına izin verme; sadece ağaca bakmaya devam et. Bunu her yerde , herhangi bir şeyi izleyerek yapabilirsin. Yalnızca tek bir şeyi unutma: düşünce geldiğinde, onu bir kenara bırak.Onu kenara it .. Yeniden nesneye bakmaya devam et. Başlangıçta bu zor olacak ama bir süre sonra, düşüncelerin olmadığı boşluklar oluşmaya başlayacak. Bu basit deneyim sayesinde içinde büyük bir coşkunun yükseldiğini hissedeceksin. 




=============İYİ BİR DOST, DÜRÜSTLÜĞÜN ISBATIDIR, YANİ GÜVENMEKTİR=============== 
-Kendini mahvetmene izin vermez, sana her zaman açılır ve senin yanında kendisini rahat hisseder ( Elbette sen de onun yanında kendini rahat hissedersin). Ağzını açmasan bile ne söyleyeceğini bilir. senin hakkında kesinlikle kötü şeyler söylemez, düşünmez bile.. Bu tür dostlar, kendini iyi hissetmeni sağlar yeni arkadaşlar edinmene yardımcı olur, Seni sahip oldukların için değil kişiliğin için sever. Böyle sadık dostlar, yaptığın hiç bir şeyle alay etmez, sonuna kadar yanında olurlar. Her zaman senin düşündüğün gibi düşünmez ,seni de farklılığın için kınamazlar. Uyuşturucu ve zararlı maddeleri kullanmaya çalışırsan seni uyarır ,o da kullanmaz. Aynı zamanda ailenin de güvendiği kişidir. Seni toplum içinde küçük düşürmez. Seni asla unutmaz, seninle görünmekten, beraber olmaktan hiçbir ortamda çekinmez, paylaşılabilecek her şeyi seninle paylaşır.
 



============BENCİLLİK, İNSANLIKTAN NASİBİNİ ALMAMANIN BELİRTİSİDİR.===========
Ailen dışındaki insanlarla ilişkilerinde asla kendi ihtiyaçlarını ikinci plana atma ve kendini hayallerle kandırma. Her zaman ama her zaman önce sen gelmelisin. Asla başka insanlar üzülmesin diye kendini üzmeyi tercih etme. Sen kaldırabiliyorsan onlarda kaldırabilir. Karsındaki insan senin mutluluğunu düşünmüyorsa ve senin üzülmene yol acıyorsa o zaman o insan sana değer vermiyor demektir. Bu kişileri değiştireceğini yâda sana zamanla önem vereceğini düşünme. Sana karşılıksız sevgi veren ve senin için her şeyi göze alabilecek tek insanlar ailendir.
 




=========KAYBETMEKTEN KORKMAMAK ,BAŞARININ YOLUNU AÇAN ANAHTARDIR..=========== 
Asla kaybetmekten korkarak sırf inanmak istediğin için karsındaki insanin sevgi sözcüklerine inanma. Sevgi insanin kalbindedir gözlerindedir davranışlarındadır ses tonundadır sana verdiği önemde ve değerdedir.. senin için yaptığı fedakârlıklardadır. İnsanlar çok kısa zamanda sevgi sözcüklerini dağıtmaya başlarlar. Bunları dinle ama gerçek sevgiyi karsındakinin davranışlarına bakarak bul. Çünkü davranış, beden dili ile insana yol yöntem gösterir. Yetrerki görmesini ve yürümesini bil. Kazançli günler dileğimle.. 




===========KALBİNİN SESİNİ DİNLERKEN , ÇEVREYE KULAĞINI TIKA============ 
Her zaman ama her zaman mutlaka kalbinin sesini dinle. Hayatta senin için neyin doğru olduğunu bir tek içindeki ses söyleyebilir. Dolayısıyla içindeki ses ile konuşmayı öğren. Her gün kendinle kalmak için zaman ayır ve kalbini dinle. Başka şekilde his arama, gerçekten ne hissettiğini bulabilmek için içindeki duyguları dinlemeye çalış. Bazen içindeki ses sana çok zor geleni yapmanı söyleyebilir yâda duymak istemediklerini söyleyebilir,ondan korkmadan, içindeki sesi dinlemeye devam et. Muhabbetınız hoş kalbiniz güzelliklerle bir hoş olsun.
 




==========KENDİNE İYİ DAVRAN AKTİF OL, POZİTİF YAŞAMAYI ÖĞREN=============== 
Her zaman ama her zaman mutlaka kendine iyi davran. Kendini sev şefkatle yaklaş. Yanlış yaptığında acımasızca kendini eleştirip üzme. Aksine basını oksa kendini kucakla ve her şeyin geçeceğini söyle. Üzgün olduğunda kırıldığında acı çektiğinde mutsuz hissettiğinde kendine özen göster tıpkı hasta bakar gibi kendine bakim uygula. Yapmaktan hoşlandığın aktivitelerle meşgul ol ve bu durumdan çıkarak kimsenin seni incitmesine üzmesine izin vermeyeceğini göster. Kural 9:Hayatta her şeyin bir bedeli olduğunu asla unutma ve bedel ödemekten istemediğin için kendini boşlukta bırakma. Örneğin bir insani incitmişsen ödeyeceğin bedel o insanin güvenini yitirmektir. Eğer seni sevmeyen biriyle birlikteysen yalnız kalmaktan korkup ilişkide kalma çünkü kalmanın bedeli sevgisiz bir hapiste yasamaktır. Eğer farklı olmaktan korkuyorsan ve başka insanları taklit edip onlar gibi olmaya çalışıyorsan ödeyeceğin bedel kendine olan saygını yitirmek olacaktır. Diğer taraftan bazen kendin gibi olmanın bedelinin de yalnız kalmak olduğunu unutma. O halde yasamda her zaman bir bedel ödeyeceğini hatırla. Bir adim atmadan önce mutlaka ödeyeceğin bedeli bil ve kazanacaklarına değip değmediğine bakarak kararlarını ver. 






================== EYLEMLER TECRÜBE KAZANDIRIR.=======================
Bilgili insan, tecrübeli insandır. Tuttuğunu koparan, mücadeleyi seven bir insan, daima kazanır. Yaşam boyu, tecrübe kazanmaktan kaçma ,ne kadar zor ve riskli olursa olsun, yara'da alsan, yorulup düşsende, yeniden ayağa kalk ve yola devam et. Vatan için, millet için, çocuklarının geleceği için, çalış ve yorul.. Daima sen kazanırsın. Hayatı öğrenmek için, bazı tecrübelere ihtiyacın var. Kalbin yaralıda olabilir.. O zaman, hayata küsme. Ruhunda insanların acımasızlığı ile incinmiş'de olabilir. Hayata gül geç.. Kendini karanlık bir dünyada yaşamaya zorlama. İşsizde olabilirsin.. Bütün olumsuzluklara inat, nasibini aramaya devam et.. Bedenin çok büyük acılar çekmiş'de olabilir. Tedavi etmesini bil.. Bilgi insanın şöhretini, sonsuza kadar yaşatır. Onu unutturmaz. Yani adı gider sanı kalır. Cesur insan, inançlı insandır.. Hayatı boyunca verdiği mücadelede, kazanır..
 




===================YARADILANLARA İYİLİK YAP, SEVAP İŞLE================== 

Kapı çaldı, gelen iyilikmiş. Biraz iyi şeylerden konuştuk, kahve ikram ettim. Teşekkür etti ve gitti. Yine kapı çalıyor, gelen kötülük. İyiliğin arkasından kötü şeyler konuşmaya başladık. Kahve ikram ettim. Kahveyi beğenmedi, bende çay ikram ettim, onu da beğenmedi, portakal suyu ikram ettim, onu da beğenmedi. Peki sen ne beğenirsin, ...onu ikram edeyim dedim. Ben hiçbir şeyi beğenmem dedi. Onun için kötüyüm dedi. Beni kimse kabullenmedi bu hayatta dedi ve başladı ağlamaya. Ağlama dedim teselli verdim. Sanane dedi. Sen şimdi hiçbir şeyi beğenmiyorsun demi dedim. O da evet dedi. Seni kabullenmedikleri için üzülüyorsun demi dedim. Yine evet dedi. İyiliğin arkasından konuşmaya devam ettik. Ondan uzak durmamı yoksa benim için iyi olmayacağını söyledi. Neden uzak durayım dedim. Onun ne olduğunu bilmiyorsun dedi. Onun sana faydası dokunmaz, benim faydam dokunur dedi. Haklısın dedim. Gerçekten bana çok faydan dokundu dedim ve şöyle devam ettim. Senin sayende neyin ne olduğunu öğrendim. Senin varlığın sayesinde iyiliğin ne olduğunu daha iyi öğrendim dedim. 





================ MOREL VERMEK , ÇARESİZLİĞİN KANITIDIR ===================
Moral kıymet; sevgi, merhamet, şevkat, yalan söylememek, insanlara karşı dürüst davranmak, kendine karşı samimi olmak, fedakarlık ve vericilik gibi üstün davranışlardır. Bilgiyi aramak, bilgi peşinde koşmak, bilgiyi dağıtmak, ruh varlıklarının madde ile olan ilişkilerinde düşüş ve kalkışlarında onlara yardımcı olmak..., kendinde var olanı biriktirerek tekrar vermek yüksek moral kıymetlerdir. Bunların tekamülümüzdeki yeri çok büyüktür 




======================== İÇSEL ÖZGÜRLÜK=======================
1. Gerçek başarı neler kazandığınızla değil, sessizce neleri anladığınızla ölçülür. 2. Bir şeylere tutunmanın acıttığını anladığınızda, koyverme kendiliğinden gerçekleşir. 3. Acı yaratan, işkence çektiren sorulara cevap aramak neden? Eziyet çekmenin her hangi bir akıl işi olduğunu söyleyebilir misiniz? Acı veren soruları bırakın, 4. Düş kırıklıklarınızı düzeltilmesi gereken bir dış kaynağa bağlamak yerine, anlaşılması gereken bir iç durum olarak algılayın. 5. Gizli gücünüz, gizli zayıflığınızın gerçekte size ait olmadığını biliyor zaten. 6. Koyvermek, ne olmadığınızı bulup, onları terk etme cesaretini göstermektir. 7. Kendinizi başkalarınıza sürekli olarak nasıl onaylatacağınızı sorgulamak yerine, şu soruyu sormayı öğrenin: gerçekte ben ne istiyorum, Kalabalıkların alkışlarını mı yoksa sakin bir şekilde kendime ait bir yaşamı sürdürmeyi mi? 8. acıyı silmek için zevkin peşinde koşmak, sizi serinletmesi için rüzgarın peşinde koşmaya benzer. 9. Gerçek özgürlük kendini tuzağa düşmüş hisseden benliğin yokluğudur, yoksa kendini özgür kılmak için benliğin ihtiyaç duyduğu tuzağa düşmüşlükler değildir 10. Benliğinizden vazgeçmek, sorunlardan vazgeçmektir, zira onlar bir ve aynıdır. 11. Onsuz yaşayamayacağınızı zannettiğiniz bir şeyi koyverip saldığınızda, tek kaybedeceğiniz şey, korkunun kendisidir. 12. Sınırsız olma arzunuzla iyi geçinin. 



  

 

======================== SOSYAL HAYATTA, KAYGI ===============================
Sosyal kaygı, kişinin sürekli yanlış yapması ve başarısızlığı sonucu, başkaları tarafından ,olumsuz değerlendirilme şüphesiyle oluşan, davranış bozukluğudur.. Kişi bu hallerde, kendisini yadırgılayacak durumda olan arkadaşlarıyla, göz göze gelmekten kaçınır. Yani kaygı bozukluğu, kişiyi stresli bir durumla karşı karşıya getirir... Genelde acabalarla yaşayan bu hastalar, sürekli endişelenerek, kendini gergin hisseder ve korkmaya başlarlar. Bunlar tedirginlik yaşayarak, endişeli duygularıda artar ve felakete odaklanırlar.. Bu durum şahısı başarısızlığa götürerek, hem iş arkadaşlarıyla arasını açar, hemde yaşadığı stresten ötürü, kalıcı bir hastalığa yakalanmış olurlar... Suçluluk duygusu yaşayan bu tür hastaların, davranışları suratına yansır ve beden diliyle kendini ele verirler. Fakat hasta bunun farkında olmaz.. Kendini küçük düşürecek, ya da utandıracak durumlardan, endişe duyar ve böyle ortamlardan ya kaçar, ya da bu duruma katlanmak zorunda kalırlar. Halbuki doğru olan tek şey, yaşadığı korkularıyla kontrollü bir ortamda yüzleşmesidir. böylece korkuların üzerinden gelir ve aşırı kaygıların, korku ve endişeye yol açabilecek durumlar olmadığını görür. İşte bu şekilde sağlığına da kavuşmuş olur... Siz siz olun, acabalarla yaşamayın, ve şüpheci olmayın. Kafanıza takılan şeyleri muhatabınızla oturun konuşun. Rahatladığınızı ve boşuna endişeye kapıldığınızı göreceksiniz.. Nefsinize yenik düşmeyin, kendinizi kontrol edin. Sağlıklı kalın, mutlu kalın..




 


====================CAHİLLERİN TİPİK ÖZELLİKLERİ====================
Cahillerin en belirgin özelliği, herşeyi bilirler, menfaatleri ön plandadır, şiddetle savunurlar, inkarcı ve iftiracıdırlar.  Söyledikleri sözü, sıkışınca inkar ederler. Dünyanın kendileri için yaratıldığını düşünürler, kendilerinden bahsedilmesine  çok sevinirler, onlara cahilsin demeye çok kırılırlar, az düşünüp çok konuşurlar, iroin yaparak sizi bilgisizlikle suçlarlar, kendilerini değiştirmezler, tahsiliniz ve ünvanınız ne olursa olsun, onların yanında bir önemi yoktur.. Sizin adınızı kullanarak işlerini bile yaptırmaya çalışırlar. İnsallıktan ve iylikten anlamazlar. Onunla yaptığınız bilgi amaçlı sohbeti, dedikoduya dönüştürmeye çalışırlar. Bir konuda yapmış oldukları hatayı , cahilliğine bağışlar af edersınız. Zamanla kendisini yetiştirir diye düşünür, hatasına göz yumarsınız.  Oysa o sizi aldattığını zanneder.. Cahile bazen acırsınız, onu öğretip yetiştırmeye çalışırsınız, sizden almış olduğu  yetersiz bilgi ile, size akıl vermeye çalıştığını farkeder ve şaşırır kalırsınız..  Onlar her konuda kendilerini uzman görürler.. Yanlışlarına kendisine izah ettiğinizde, sinir bozucu  yanıtlar alırsınız. Cevap vermezseniz kabul etmiş gibi olursunuz.. Bunlar hatasını anladığı halde kabül etmeyen ve asla geri adım atmayan, tehlikeli bir insan türüdür. Sen bir söylersin onlar iki cevap verirler. Bu tipler çok konuşur ama az dinler. Genelde ,yanlışla doğrunun tam arasını mekan seçen yaratıklardır. Yaklaştığı ünvanlı kişileri kullanmayı prensip haline getırırler. Ne akıllı nede uyanıktırlar. Tamamen kurnaz ve şeytanidirler. İnsanları yanıltmakta üstlerine yoktur.

 

 

 
 
  Bugün 5 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!